Aşure ayındayız ama hâlâ hiçbir komşu bize aşure getirmedi.
Doğrusunu isterseniz biz de aşure yapıp kimseye dağıtmadık.
Büyükşehir hayatı ve şehir zamanı her türlü güzelliği zamanla yok ettiği gibi, aşure güzelliğini de tüketmek üzere.
Ne yazık ki her geçen yıl daha az aşure geliyor komşulardan bize.
Şimdi...
Belki de birçok insanımızın hicri
yılbaşından, muharrem ayından haberi yok.
Çünkü Osmanlı'nın külleri üzerinde yeni
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlar başka bir takvim düzeninde başka bir zaman sisteminde
yaşamayı benimsediler.
Kılık kıyafetimizi, alfabemizi, tarihimizi, yaşam biçimimizi değiştirdikleri gibi takvimimizi de değiştirdiler.
Alfabe, tarih, takvim, hatta
tatil düzeninin değişmesi demek yaşam biçiminin değişmesi demektir.
İşte bu yüzden biz miladi yılbaşını çok iyi hatırlıyoruz hatta
kutlamalar yapıyoruz da hicri yılbaşından pek haberimiz olmuyor!
Belki de bu işler yapılırken tam olarak yapılmak istenen de buydu, geçmişimizden koparılmak!
26
Kasım hicri yılbaşıydı. Yani 1 muharrem.
Yarın da aşure günü, yani 10 muharrem.
Ahmet
Haşim'in "
Müslüman Saati" başlıklı bir yazısı vardır ki, bu konuda yazılmış en iyi eserdir bana göre. Ahmet Haşim
yabancı saatlerin -saat derken zamanı ölçen aleti değil bizzat zamanın kendisini kasteder- hayatımıza girişini insanımızı şaşırtan en gizli ve en tesirli istila olarak anlatır:
"Eskiden kendimize göre yaşayışımız, düşünüşümüz, giyinişimiz ve kendimize göre, dinden, ırktan ve ananeden hayat alan bir zevkimiz olduğu gibi, bu üslub-ı hayata göre de "saat"lerimiz ve "gün"lerimiz vardı."
Takvim düzenini değiştirdiğin zaman bunun etkilediği her şeyi, -ki zamanın etkilemediği hiçbir şey yoktur- bir toplumun neredeyse topyekûn hayatını da değiştirmiş oluyorsunuz.
Takvim değiştirildi ve biz kendi tarihimizde hatta kendi zamanımıza göre işaretlediğimiz insanlığa ait her türlü olayı unutmaya mahkûm olduk!
Muharrem deyince elbette sadece aşure akla gelmiyor. Bu ay tarihte çok önemli olayların olduğu bir zaman dilimiydi bize göre.
Hazreti Adem'in tevbesinin kabul edildiği...
Hazreti Nuh'un gemisinin tufandan kurtulup
Cudi Dağı'nın tepesine oturduğu...
Hz. İbrahim'in ateşten kurtulduğu...
Hazreti Yakub'un oğlu Hz. Yusuf'a kavuştuğu...
Hz. Musa'nın Firavun'un baskısından kurtulduğu bir zamandır muharrem.
Peygamber Efendimiz'in torunu, Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın oğlu Hz. Hüseyin'in şehadeti de muharrem ayında oldu. Hocaefendi'nin deyimiyle "Bu ay Hz. Hüseyin'in şehadetinden dolayı hüzün hislerini de tetikleyen bir zaman dilimidir."
İşte böyle...
Zamanı yaşama düzeniniz değiştirildiği zaman acılarınızı da hüzünlerinizi de yaşayacağınız zamanlardan haberiniz olmuyor. Onların yerine başkalarının mutluluk günleri geçiyor, yılbaşı örneğinde olduğu gibi...
Ne mutlu unutmayanlara...