"
Kadının Adı Yok" bir döneme damgasını vurmuş ikonik bir çalışmaydı.
Türkiye'de kadın hakları, feminizm vs. denilince herkesin aklına ilk gelen cümle bu cümledir. Duygu Asena, 1987'de çıkardığı bu romanıyla (daha sonra Atıf Yılmaz tarafından filme de çekildi) büyük bir üne kavuşmuştu.
Günümüzde kadın haklarıyla ilgili en çok
eleştirilenlerin başında göz önündeki siyasetçiler gelmektedir. Siyasette kadın sayısının azlığı bir yana, siyasetin tamamen erkek işi olarak algılanması ve hatta kadın
politikacılardan "erkek gibi kadın" şeklinde bahsedilmesi de, politik duruşumuzun fevkalade
sakat yönlerinden biridir.
Bir döneme damgasını vurmuş
Margaret Thatcher mesela "Demir Leydi" olarak anılıyordu. Bizde bir
Tansu Çiller örneği var mesela.
Yani kadınlar da siyasette başarılı olmanın yolunu erkek gibi davranmak, hatta erkekten bile daha sert olmakta buldular ne yazık ki.
Halbuki bütün dünyada hatta belki daha çok da Türkiye'de, siyasetin kadın zarafetine, inceliğine, kadın dokunuşuna ihtiyacı var.
Eğer kadınlarımız siyasi bir figür olarak önde yer alamıyorlarsa, politikaya atılmış eşlerini, kardeşlerini veya akrabalarını yönlendirebilir, onları bir anlamda eğitebilir.
Bunun olabilmesi için öncelikle kadınlarımızın daha fazla görünür olması gerekiyor.
Bu konuda en çok eleştirilen partiler muhafazakâr partiler olmuştur.
Eşleri başörtülü olan birçok siyasetçi, onları davetlere, resepsiyonlara ve benzeri etkinliklere götürmekten imtina etmişlerdir ve bu yüzden çokça eleştiri de almışlardır.
Peki "çağdaşlar" farklı mı?
Ya da
CHP farklı mı?
Kadın hakları savunuculuğunda sözde bayrağı kimseye bırakmayan CHP'de, lider eşlerini, politikacıların hanımlarını herhangi bir açılışta, toplantıda veya davette görebiliyor musunuz?
Deniz
Baykal da eşini davetlere götürmezdi ama onun başka sebepleri olduğu daha sonra ortaya çıkan skandallarla belli oldu.
Ya Kemal Kılıçdaroğlu'na ne demeli?
Lafa gelince mangalda kül bırakmayan Kılıçdaroğlu'nun eşini onun yanında herhangi bir etkinlikte gören, duyan, bilen var mı?
Oysa bakın Emine Hanım her zaman Tayyip Erdoğan'ın yanında.
Aynı şekilde
Hayrünnisa Hanım da Abdullah Gül'ün yanında.
Peki nerede
Selvi Hanım?
Kimse ondan
Rahşan Hanım gibi olup kocasını çekip çevirmesini beklemiyor ama eşlerin siyasetteki kocalarını yalnız bırakmamaları gerekiyor.
Elbette abartmadan...
Doğrusu merak ediyorum, CHP'li politikacılar neden eşlerinden uzakta politika yapıyorlar?