Denizi geçip derede boğulmamak için...


Günlük hayatımızda bir konu üzerine yoğunlaşınca uygunsuz bir bakış, gayri meşru bir hülya, o anki durumumuza galip gelen bir haleti ruhiye bizi öyle bir noktaya sürükler ki o sırada başka bir şey göremez, düşünemez hale geliriz. İnsan böyledir. Bazen bütün dünyayı kendi kucağında hisseder. Bazen de çok küçük sorunlar içinde çırpınıp durur. Denizi geçer de derede boğulur kalır. Özelikle kendi çıkarları söz konusu olduğunda insan çok kolay biçimde şeytanın oyununa gelir. Gözü o şeyden başkasını görmez. O çıkarına takılır kalır. Kin, nefret, haset, kıskançlık, bencillik tuzağına düşer, gözü başka şey görmez, kulağı başka şey duymaz adeta kör ve sağır bir varlık haline gelir. İşte bu; insanın bir tür cinnet halidir. Bu halet ile yakar, yıkar, devirir, parçalar! Gerek dışarıdan gerekse vicdanından gelen uyarıları asla dinlemez. Bu durum tam bir "İsyan deryasına yelken açmışım" durumudur. Gönlü geniş, vicdanı geniş insanlar bile bu hale düşebilir. Küçük bir meselede, kıl kadar ehemmiyeti olmayan bir konuda takılır kalır insan. Bir anlık boşluk onu şehvani hislerine yenik düşürebilir, geriye dönüşü zor sahillere atar. Kalbimiz sadece kan pompalayan çam kozalağı kadar bir organ değildir. Bütün kainat o yumruk kadar et parçası içine sığabilir. Kainata sığmayan Allah bir insanın kalbine sığar. İşte kalp bile böyle bir organ olduğu halde, insan bazen hiçbir şey duymayan, hiçbir şey hissetmeyen, hiçbir şey anlayıp idrak edemeyen duruma düşebiliyor. Tam da ayetin işaret ettiği gibi bir durum: "Onların kalpleri vardır ama bu kalplerle idrak etmezler, gözleri vardır, onlarla görmezler, kulakları vardır onlarla işitmezler." İşte insan, mahiyeti bu kadar geniş, engin, güçlü iken maalesef çok basit, ehemmiyetsiz heves ve maksatlar için o enginliği daraltıyor, büzüyor ve kıymetsiz hale getirebiliyor. O halde insan ömür boyu bu tehlikelere karşı tetikte olmalı, son nefesine kadar mücadelesini sürdürüp insan olma çizgisinin altına düşmeme gayreti içinde bulunmalı. Bu da küçük şeylere takılıp kalmamakla sürekli hedefe kilitli olmakla alakalıdır. İnsan, insan olma çizgisinin altına düştüğü zaman kendisini bir yokluğa mahkûm eder. Her şeye rağmen görüş açımızı daraltan bir şey varsa onu silip atmalı, konsantrasyonun bozulmasına izin vermemeli.
<< Önceki Haber Denizi geçip derede boğulmamak için... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER