Bütün dünya kabul ediyor ki
Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu çok farklı bir dışişleri
bakanı.
Eski Dışişleri Bakanlarımızdan, şimdiki Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül alınmasın ama
Türkiye bugüne kadar böylesine aktif bir dış
politika güden dışişleri bakanına sahip olmadı denilse yeridir.
Türkiye'nin ABD Büyükelçisi'nin Başbakan'ın son ABD gezisinde
Dışişleri Bakanı'nın hızına ayak uyduramaması da ortaya koydu ki, Ahmet Davudoğlu ile Türk Dışişleri'nin monşerleri arasında
doku uyumsuzluğu yüzeye çıkmış durumda.
Davutoğlu'nun değerleri ile monşerlerin değerleri arasında yüzde yüz fark var.
Konu bakanın çalışma hızı, düzeni falan değil.
Bakan ile monşerlerin arasında
yaşam biçimi, dünya görüşü, değerler farklılığı söz konusu.
Ahmet Davutoğlu, monşerleri bakan olmadan önce yazdığı Stratejik Derinlik adlı kitapta çok iyi tanıdığını ortaya koymuştu.
Kimdir monşer?
Elbette bütün Dışişleri diplomatlarımız monşerin olumsuz tanımına uymaz.
Ama dışişlerimizde genel monşerlik vasıfları
baskın durumda.
Monşerler kimdir, nasıl çalışırlar, alışkanlıkları nedir, Türkiye'yi temsil ettikleri ülkelerde nasıl çalışırlar?
Kimdir monşer?
Kimliksiz seçkinler!
Kritik dönemlerde ön plana çıkıp belirleyici olmaktan çok fark edilmemeye ve inisiyatif kullanmamaya şartlanmışlardır.
Ülkelerini dünya gündeminde etkin bir konumda tutmak yeni mesuliyetler getireceği için edilgen olmayı daha emin ve risksiz bir
siyaset olarak görürler.
Gündemler belirlendikten sonra sahneye çıkarak müzakere masasının bir ucuna ilişmeye çalışırlar.
Sürecin başında önde görünmekten kaçınırlar ama bir kere de trenin kaçmakta olduğu vehmine kapılırlarsa o telaşla
yerli yersiz her tür kontrolsüz ilişkiye girmeye çabalarlar.
Ne olayların merkezinde olmanın güven hissine ne de
seyirci olmanın rahatlığına sahiptirler.
Olayların merkez konumuna doğru kaydıklarında mesuliyetten kaçma yollarını ararken devre dışı kaldıklarını hissettiklerinde merkeze bir nebze olsun yaklaşabilmek için bütün değer ve önceliklerinden taviz vermeye hazır, kaypak bir psikolojiye bürünürler.
Davranışlarına saygı görmenin getireceği mesuliyetlerden kaçınmak ile
kale alınmamaktan korkmak arasında gidip gelen ürkek bir tavır hakimdir...