Bir külhanbeyinin en tehlikeli olduğu anlar, façasının bozulmasından sonraki anlardır. Dikkat buyurunuz, bu durumun 'karizmayı çizdirmek' denen olayla hiç ilgisi yoktur. Külhanbeyi için 'faça' önemlidir. Aldığı kalıcı bir yara izi, onun sonraki yaşamında onulmaz etkiler bırakır. Ne ki, hiçbir dönemde olmadığı kadar tehlikeli olur façayı çizdirince.
Devletten çok çapulcu korsana, siyasi iradeden çok tipik bir külhanbeyine benzeyen
İsrail'in façası ise Türkler tarafından ikinci kez çizilmiştir. Hele bu ikincisi İsrail açısından
tamir edilemeyecek bir duruma doğru gitmektedir.
Davos'ta yediği 'One minute' darbesini asla aklından çıkarmayan, tabiri caizse aynaya her baktığında façasındaki bu çiziği görüp, öfkeyle iç geçiren İsrail, aklı sıra façayı düzeltebileceğini düşündü. Hatta Hakan Albayrak'ın naklettiğine göre, masum sivilleri katlederken de 'One minute' diye bağırdı. Yaralılara, 'nerede Erdoğan, gelsin sizi kurtarsın' dedi.
Görünen o ki, Davos içlerine oturmuş, hem de ciddi bir şekilde...
Mavi
Marmara ise gün geçtikçe daha çok oturacak gibi görünüyor. Bizdeki İsrailsever Türk medyasının bir bölümü, bakıyor ki bizatihi İsrail medyası bile 'Aptallık ettik' merkezli yazılar kaleme alıyor, onlar da, 'ama biz de şöyle şöyle yaptık' içerikli yazıları bir süre daha ertelemek durumunda kalıyor.
İsrail medyası, bizimkilerin bahsettiği gibi 'saldırmamalıydık' pişmanlığı içinde değil, 'saldırıyorsanız usulünce yapsaydınız, yüzünüze gözünüze bulaştırdınız' modundalar. Gemiye inerken ayağı kayıp suya düşen komandoyu 'Türkler denize asker attı' yalanıyla yutmayacak kadar işin kompetanılar zira! Bizzat İsrail medyası ve onların başka
ülkelerdeki uzantıları tarafından yere göğe sığdırılmayan komandoların, 50-60 yaşındaki aktivistlere
silahı kaptırmasını yediremiyorlar kendilerine. Alışmışlar zira, fosfor bombasıyla uzaktan çoluk çocuk öldürmek sanırım onlar için esas kahramanlık!
Kanaatimce, aradan zaman geçtikçe İsrail 'Biz nerede yanlış yaptık?' muhasebesine girişecek ve 'Keşke o baskını yapmasaydık' noktasına gelecekler. Zira, bir yandan façalarına aldıkları çizik onları daha başka ve belki büyük saçmalıklara iterken, mevcut konumlarının her geçen gün daha berbat hale geldiğini bizzat yaşayarak görecekler. Başka ülkelerin masum insanlarına çektirdikleri acıların dönüp kendilerini vurduğuna şahit oldukça, zamanı geri çevirmeyi arzulayacaklar.
Tarih boyunca aksi olmamıştır çünkü. Bunun için uluslararası diplomasi filan bilmeye de gerek yoktur. Binlerce yıllık insanlık tarihi göstermiştir ki, 'Zulüm ile abad olanın sonu berbad' oluyor... Bugün karşılarına aldıkları hür ve vicdanlı dünyaya yarın bizatihi kendileri yalvaracaklardır, 'Bize biraz ilgi gösterin' diye..
Façası bozulmuş, itibarı yerle bir olmuş, korsan bir ülke olarak yapayalnız yaşamak zorunda kalacaklardır.
Sözümüz biraz da, İsrail'den çok İsrailci olan birtakım Türk medyasına. Manipülasyon ve yalan makinesi bir ülkenin tuzağına düşmemek için, tırnak makası bile taşımayan insanları hâlâ 'Efenim olayın siyasi yönü de var,
yardımları başka yolla da gönderebilirlerdi' filan demek meselenin özünü ıskalamaktır.
Yemek çatalını, bıçağını dahi '
terör silahı' diye afişe eden zihniyet, yardım olarak yollanan Aspirin'i de 'kimyasal silah' diye engeller emin olun!
Kaldı ki, sizdeki bu kompleks ve eziklik devam ettikçe bahane de tükenmez, bunu da biliyoruz. Ülkenin uluslararası camiada saygınlık kazanması niye zorunuza gidiyor anlamış da değiliz.
Sözün özü, külhanbeyinin façasına aldığı bu ciddi yara izi onu daha da çılgınlaştırmakla beraber, kabadayılık kariyerinin sonuna doğru yaklaştığının da habercisidir.
Bir yere not ediniz...