Seferberlik Tetkik Kurulu'nun, düşman işgali sırasında gerilla savaşını başlatmak üzere,
sivil halk içinden bazı kişileri belirlediği, gerektiğinde faydalanmaları amacıyla toprağa silâh ve
mühimmat gömüldüğü, verilen bilgiler arasında. Görevlendirilen şahısların isimleri
kayıt altına alınıyor ve memleketin başına böyle bir felâket gelirse, o grup, gömülü silâhlarla birlikte direnişin örgütlü gücünü oluşturuyor. İşin resmi yanı böyle. Ama çok kozmik belgelerin saklandığı söz konusu yapının bir başka işlevi de, yıllardan beri "tevatür" halinde. Halk arasında, Kontrgerilla ya da
Gladyo diye adlandırılan kurumun, "iç düşman" belirleyip, bu düşmanı engelleme ya da ortadan kaldırma çabalarından hep bahsedilir. Zaten, Seferberlik Tetkik Kurulu'nun, komünizm tehlikesine karşı, ABD'nin çabalarıyla kurulduğu biliniyor. Bundan bir süre önce,
Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ, 1986-1988 döneminde Türk Silâhlı Kuvvetleri'ne ait gömülü silâhların topraktan çıkarıldığını açıklamıştı. Belki, tıpkı diğer NATO ülkeleri gibi, Gladyo benzeri bir yapılanmaya da artık
Türkiye'de ihtiyaç kalmadığı anlaşılır ve 1952'de, komünizm tehlikesine karşı
Amerika tarafından kurulan bu teşkilât, ortadan kalkar.
Gladyo, İtalya'da çok faaldi. Çünkü bu ülkede Komünist Parti'nin
iktidara yakın bir konumuna gelmesi Amerika'nın hoşuna gitmiyordu. İtalya'da da,
terör eylemiyle,
askeri müdahale için gerekçe sağlamaya çalışılmıştı.
İtalyan
Savcı Felice Casson, ülkesinde yürüttüğü Gladyo operasyonuyla
efsane haline geldi. Aralarında siyasetçi,
general ve işadamlarının da bulunduğu yüzlerce kişiyi hâkim karşısına çıkarttı. Casson'a göre, Gladyo ve
Ergenekon gibi örgütler sadece bir
araç, amaca ulaşmak maksadıyla kullanılan birer
taşeron yapı. Zamanın değişik şartlarına göre istifade edilen örgütler
tasfiye ediliyor, fakat en üsteki iktidar yeni stratejilerle yoluna devam ediyor. Casson, Ergenekon gibi yasadışı örgütlerle mücadelede neticeye varabilmek için, siyasi iradenin de önemini vurguluyor.
Kısacası,
AK Parti hükûmetinin sorumluluğu büyük. Ama Deniz
Baykal'ın da ona omuz vermesi gerekmez mi? Peki ne yapıyor Baykal? Aksine, kafa karıştıracak
komplo teorileri ortaya atıyor: Bülent Arınç'a gizli bilgi veren bir
subay, Özel Kuvvetler'e ihbar edilmiş, o ihbarı yapan kişi, esasında askere tuzak kurmuş ve bu defa da savcılığa Bülent Arınç'ın takip edildiğini söylemiş.
Türkiye,
darbe sürecini ve
faili meçhul cinayetleri durduracak önemli bir dönüm noktasındayken, bir muhalefet liderinin daha sorumlu davranmasını beklemek hakkımız değil mi?