Sadullah Ergin izin vermemeliydi


Bayram sonrası tartışılacak konulardan biri Işık Koşaner'in konuşmaları, diğeri ise Deniz Feneri savcılarının görevden alınması olacak. Koşaner'in sözlerinin gereğini, "kamu kurum ve kuruluşlarının yerine getireceğini" başbakan söyledi. Zira çok önemli itiraflar söz konusu. Deniz Feneri meselesi ise "savcılar belgeleri tahrif etti" cümlesiyle geçiştirelemeyecek bir öneme haiz. Adalet Bakanı Sadullah Ergin soruşturma izni vererek yanlış yaptı. Şemdinli savcısı Ferhat Sarıkaya olayı nasıl eski HSYK'nın üzerine yapıştıysa, Deniz Feneri savcılarının akıbeti de, keyfiliğe örnek bir olay olarak zihinlerde kalacaktır. Ergin'in ya da HSYK Başkan vekili İbrahim Okur'un buna ortak olmasını istemezdim. Her ikisi de değer verdiğim ve isimlerinin, sadece olumlu gelişmelerle anılmasını arzu ettiğim kişiler. Önce şu tahrifat meselesine gelelim... Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi, sanıkların bütün mallarına tedbir koymakla birlikte, hissedar oldukları firmaların mallarına tedbir konulmasını kabul etmiyor. 3 savcı (Nadi Türkaslan, Abdülvahap Yaren, Mehmet Tamöz) kararın bu kısmının üzerini örterek tapuya gönderiyor ve sanıkların hissedar oldukları şirketlerin mallarına da tedbir konuluyor. "Tahrifat" hikayesi bundan ibaret. Belli ki savcılar, yargılama sonucunda ortaya belirli bir borç yükü çıkarsa, bunun karşılanabilmesi için tedbirli davranmak istemişler. (Unutmayalım ki, böyle bir mal kaçırma iddiası da var: Türkiye'de Deniz Feneri soruşturması, 8 Eylül 2008'de, İşçi Partisi'nin suç duyurusu ile başlıyor. 18 Eylülde, şüphelilerin hissedar oldukları Yeni Dünya İletişim'e ait Sapanca'daki iki daire satılıyor) Haydi, diyelim ki savcılar çizmeyi aşmış; görevlerini suiistimal etmişler. O zaman, sanık avukatı Ersan Şen ya da Hakan Yıldız, mahkemeye başvurur ve tedbir kararının kaldırılmasını isteyebilirdi. Aslında avukat Ersan Şen, bir itiraz dilekçesi yazmış, ama mahkemeye başvurmamış. Sadece HSYK'ya gönderilen şikâyet dilekçesinin içine, tedbir kararına karşı itiraz dilekçesini eklemiş. Bir başka ifadeyle, tedbir kararına itiraz, resmiyet kazanmamış olmasına rağmen, HSYK'ya öyle takdim edilmiş... "sehven"!!! Tekrar edelim: Şüpheli avukatlarının ilk işi, savcıyı şikâyet yerine, mahkemeden, hisssedar oldukları şirketlerin malları üzerindeki tedbirin kaldırılmasını talep etmek olmalıydı. Acaba, mahkemeden istenilen sonuç alınamayacağı düşüncesiyle mi, HSYK'ya başvurmayı ve bu şekilde savcılardan kurtulmayı tercih ettiler? Bu soruya herkes, vicdani kanaatine göre farklı cevaplar verecektir. Zaten iktidara yamanmak istenen bir davada, Adalet Bakanı'nı, soruşturma izni vererek, siyaseti bu tartışmanın içine çekmemeliydi.
<< Önceki Haber Sadullah Ergin izin vermemeliydi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER