12
Eylül vesilesiyle, komşu sütunumda
Yavuz Donat, Süleyman
Demirel ile konuştu. Onun,
darbeye dair görüşlerini derledi. Demirel, "Hukuk devleti
felç olursa,
Türkiye Cumhuriyeti'nin emanet edildiği yer Silâhlı Kuvvetler. Bu emanet hadisesi bugün de caridir. TSK, İç Hizmet Kanunu,
35. madde. Cumhuriyeti koruma kollama görevi TSK'ya verilmiştir" diyor.
Tabii bu sözleri, bir çelişkinin altını çizmek için sarf ediyor. Çünkü, hemen ardından, anayasanın Başlangıç bölümüne atıfta bulunuyor ve "...görev, Türk milleti tarafından demokrasiye âşık Türk evlâtlarının vatan ve millet sevgisine emanet olunmuştur" şeklindeki cümleyi hatırlatıyor.
Ama, bu çelişkiden çıkarttığı sonuç beni hayrete düşürdü doğrusu. Demirel'e göre, İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi durdukça, TSK, koruma ve kollama yapmazsa, görevini yerine getirmemiş duruma düşecekmiş!!!
***
Halbuki Demirel, eskiden o çelişkiyi
milli irade lehine çözüyordu: "...Türkiye'nin müesseseleri, yerlerini, görevlerini,
yetkilerini çok iyi anlamış olsalar, hiçbir problemimiz kalmaz. Ama kurumlar, kendiliklerinden, kendilerine yer, görev, yetki farz ederlerse, o zaman curcuna başlar. Bizim devletteki sıkıntılar da oradan geliyor. 'Efendim, İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesine göre...' İyi ama o kanunun bir de 43. maddesi var. 35. madde, 'cumhuriyeti korumak ve kollamak' derken, 43. madde, 'siyasetle uğraşmayın' diyor. Yani aynı kanunda, 35. maddenin öyle anlaşılamayacağı yazılı. Rejim nasıl korunacak? Bekçisi kim? Onun bekçisi, anayasanın başlangıcında yazılı: 'Türk vatandaşının uyanık vicdanına tevdi edilmiştir' O zaman rejimin bekçisi millettir." (Köprü-
Risale-i Nur Enstitüsü-
Ordu, Devlet ve Demokratikleşme)
***
Türk Silâhlı Kuvvetleri, 1960 müdahalesini yaparken İç Hizmet Yönetmeliği'nin 35. maddesine dayandığını söylemişti. Darbeden sonra, yönetmelik kanuna dönüştürüldü. Bu kanunun, TSK'ya, darbe yapma yetkisi vermediği çok açık. Anayasaya göre, rejim tehdit altında ise,
olağanüstü hal ya da
sıkıyönetim ilân edilir, bunun kararını da, hükûmetin talebi üzerine
Meclis verir. TSK'nın sınır dışı harekâtı da, gene
TBMM kararına bağlıdır. Hal böyle olduğuna göre, emir-komuta zinciri içinde dahi olsa, ordunun, "Rejim tehlikede, cumhuriyeti koruyorum, kolluyorum" diye müdahale etmesinin hiçbir hukuki temeli mevcut değildir. Nedense Demirel, fevkalâde iyi bildiği bu gerçeğin üstünü örterek konuşmuş
Yavuz Donat'la. Nitekim, "laik cumhuriyet tehlikede" diye darbeye teşebbüs eden Şener
Eruygur ve arkadaşları bugün yargıda
hesap veriyor. Savunmalarında İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesini zikretseler,
Süleyman Demirel onlara hak verir mi acaba? Yoksa, eskiden söylediği gibi, "Rejimin bekçisi millettir" mi der?
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN