Mehmet Aksoy'un Şehit Ebu-l Hasan Harakani hazretlerinin türbesinin hemen yanında inşa ettiği
heykeli,
Tayyip Erdoğan'ın, beğenmemesi normal. Üstelik, eser tamamlanmamış. Bir kaba inşaata girseniz, ne kadar lüks olursa olsun, beğenmeniz mümkün mü?
Çevre yeşillendirilse, ağaçlar dikilse, çiçekler ekilse görüntü bir anda değişir. Ama işin özel zevk yönünü tartışmıyorum. Bana da sorsanız, Apollo ya da
Venüs heykellerini veyahut Paris'te Concorde meydanını süsleyen ve eski devrin insanlarını sembolize eden
mermer heykelleri
tercih ederim. Michelangelo'yu da, hiçbir çağdaş heykeltıraşa değişmem. Ama bu benim zevkim. Özellikle başbakanın bir Türk
sanatçıya ayıp olmasın diye tercihini dahi saklaması gerekirdi. Fakat o tuttu heykele "ucube" deyiverdi. Bu, işin "nezaketsizlik" tarafı. Ayrıca, bir sanat eserini yıktırmaya kalkışmak, kitapları yakmaktan farklı bir şey değil. Üstelik o heykel, Ermenistan'daki soykırım anıtına bir
cevap teşkil ediyormuş. "İnsanlığın bölünmesi kötüdür" mesajı veriliyormuş. Bu da işin siyasi yönü.
Sanat eserini anlamak için kültürel bir birikim lâzım. Ben şahsen anladığımı söyleyemeyeceğim. Zaman zaman müzeye gidip tabloları ve heykelleri seyrettiğim olmuştur. Fakat gene de bu konuda çok cahilim. Meselâ, Fransa'da St. Paul de Vence'ta Giacometti Vakfı'nın müzesine gittim. Bir heykel milyonlarca lira ediyormuş; şaşıp kalırsınız. Özellikle "yürüyen adam" motifleri hâkimdi eserlere. O çöpten adamların taklidini herkes yapabilir gibi geliyor benim gibi bilmeyen bir kişiye. Ama sanat böyle bir şey; anlamak gerekiyor.
Daha sonra, Fransa'nın güney sahillerinde St. Tropez'e gittim. Baktım, sahilde şişman kadın heykelleri. Hatta şişman boğalar. "Nedir bu?" diye sordum. Onu da, ünlü Kolombiyalı
ressam Botero yapmış. Botero, "Şişman kadın da güzeldir" temasını işleyen bir sanatçı.
Konuya hâkim olmayan bir göz, Giacometti ve Botero'nun heykellerini görse der ki, "Bu iki adamdan biri sıskaya, diğeri şişmana meraklı." Ama konu, elbette çok daha derin.
Bilemiyorum Tayyip Erdoğan bu işin içinden nasıl çıkacak. İnşallah inat etmez, gecekonduların yıkılmasıyla yetinir. Kars'ın AK Partili Belediye Başkanı'na, Mehmet Aksoy'un heykelini de içine alan güzel bir parkın düzenlenmesi talimatını verir. Aksi takdirde onun bu davranışı "Heykel düşmanlığı" gibi değerlendirilecek ve çok farklı siyasi boyutları olacaktır.
St. Paul de Vence'daki Giacometti Vakfı'nın müzesinde, paha biçilmez bir heykeli seyrediyorum. Kimisi
küçük, kimisi bir adam boyunun iki misli yüksekliğinde.
St. Tropez Belediyesi,
deniz kenarına Kolombiyalı ressam ve heykeltıraş Botero'nun "şişman kadın" heykellerini dikmiş. Onlar da çok değerli ve anlayanlar,
kente güzellik kattığını düşünüyor.
Kadir Topbaş'ın başarısı
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Kadir Topbaş, her zamanki nezaketi ve zarafetiyle, evime taziye ziyaretine geldi. İstanbul üzerinde de sohbet ettik.
"Ne çok yatırım yapıyorsunuz?" dedim. Meğer, bir yılda gerçekleşen yatırım,
Türkiye çapında, tüm kurum ve kuruluşların yatırım bütçesinin % 26'sına tekabül ediyormuş.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi -şirketler dahil- bu yıl, 7 milyar lira yatırım harcaması gerçekleştirmiş. (Bu rakam, tabii ki
personel giderlerini içermiyor.) Ayrıca İstanbul'daki yatırımlar, Türkiye'deki bütün belediyelerin gerçekleştirdiği yatırım tutarının % 48'ine eşit. Tevekkeli değil, bu kentte, gözle görülen büyük bir değişim yaşanıyor; sebebi anlaşıldı.
Bazı televizyon programlarında, İstanbul'u öve öve bitiremeyenlere rastlıyorum. Marifet, biraz da iltifata tâbidir. Ama nedense, Kadir Topbaş'ın ismini dahi anmıyorlar. İstanbul, 1994'ten beri, Tayyip Erdoğan'la başlayan bir
yönetici kadronun elinde olmasaydı, acaba ne hale gelirdi? O zaman, bu kentte yaşamaktan dolayı iftihar mı ederdik, yoksa çektiğimiz çilelerden şikâyetçi mi olurduk?
London School of Economics, Brooklyn Institute ve Deutschebank'ın yaptığı yıllık araştırmaya göre, dünyadaki 150 büyük şehir arasında, 2008-2009'da gösterdiği performans açısından, İstanbul birinci sırada yer alıyor. Bütçesine,
ekonomik durumu, istihdam oluşturmadaki katkısı gibi durumlara bakılıyor. Ayrıca, Kadir Topbaş,
Birleşmiş Milletler'in mahalli versiyonu sayabileceğimiz Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilâtı'nın bu yıl başkanı oldu. 3.5 milyar nüfusu temsil eden bir teşkilâtın lideri.
İstanbul, zaten
doğal olarak güzel ama kent yöneticilerinin bu büyük gayreti olmasaydı, kim bilir ne hale gelirdi?
SABAH