AK Parti'de 167 milletvekili,
aday listesi dışında kaldı. Buna rağmen, kamuoyunca bilinen isimlerden beklenilenin altında
fire verildiği için, büyük
sürpriz doğmadı. Meselâ Vecdi
Gönül ya da Köksal Toptan'ın bu dönem milletvekili seçilmeyeceği belirtiliyordu. Hatta,
Tayyip Erdoğan, bazı ağabeyleri "nadasa" bırakmaktan söz ettiği için,
Hüseyin Çelik, Mehmet Ali
Şahin,
Cemil Çiçek,
Abdülkadir Aksu gibi partinin en ön saflarında bulunan önemli şahsiyetlerden dahi, bir dönem vazgeçileceği söyleniyordu. Oysa, Erdoğan, hepsine "yola devam" dedi.
Buna mukabil, Güney
doğu illerinde büyük çapta bir değişim göze çarpıyor. Meselâ Diyarbakır'da,
Mehdi Eker haricinde eski milletvekillerinden tek bir isim yok. En çok,
Abdurrahman Kurt'a şaşırdım. 2004'te, başarılı bir il başkanıydı. 2007'de parlamentoya girdi. Ancak bir dönem milletvekilliği yaptı. Nedense, "nadasa" bırakıldı. Abdurrahman Kurt'u, Dengir Mir
Fırat,
İhsan Arslan gibi diğer vazgeçilenlerle birlikte düşünürsek, "
Kürt meselesinde acaba AK Parti daha ılımlı bir çizgiyi mi benimseyecek?" diye kendi kendimize sorabiliriz. Öte yandan, Erdoğan'ın,
bölge milletvekillerini kastederek, "Korkuyorlar, illerine gitmiyorlar" dediğini de hatırlıyoruz. Acaba, onları yeterince gayretli mi görmedi? Bence, Erdoğan açısından teşkilâtla uyum da çok önemli. Bu noktada, İhsan Arslan'ın, sanırım teşkilâtla arasında bir huzursuzluk doğmuştu. Tek tek, kim geldi, kim gitti diye değerlendirmek ve gerekçe üretmek kolay değil ama, meselâ Galip Ensarioğlu'nun, yıllarca DYP İl Başkanlığı yaptıktan sonra, AK Parti'nin "prensi" muamelesi görmesinin temelinde, referandumda "
evet" kampanyasına
destek vermesinin yattığını söyleyebiliriz. Fakat amcası
Salim Ensarioğlu, aşireti temsilen bağımsız adaylığını koymuşken, AK Parti'ye oy getirebilir mi, bunu da
12 Haziran seçimlerinde anlayacağız.
2009 Belediye seçimlerinde, Diyarbakır'da AK Parti, BDP'nin çok altında kalmıştı. Bunda, seçilen dilin önemli bir rolü oldu. İş-aş ön plana çıkarıldı. Oysa, yöre halkı, kimliğini göz ardı eden politikalara tepkiliydi. BDP, 2009'da, Diyarbakır'dan, Erdoğan'ın tahmin etmediği ölçüde yüksek bir oy aldı.
Bakalım, eskilerin
tasfiye edilip, listelerin yeni isimlerle donatılması, AK Parti'yi bölgede güçlendirecek mi?
Ergenekon'un oyları bölünüyor!
Silivri'den 9
sanık farklı partilerden yarışıyor.
CHP, Mustafa
Balbay, Mehmet
Haberal ve
Sinan Aygün'ü, MHP,
Balyoz sanığı Korgeneral Engin Alan'ı aldı. Geri kalanlar,
Çetin Doğan,
Doğu Perinçek, Hasan
Atilla Uğur,
Tuncay Özkan, Hanefi
Avcı bağımsız yarışıyor.
Keşke aynı
çatı altında toplansalardı.
Hiç değilse, Ergenekon oyları bölünmez, biz de, halkta ne ölçüde itibarları olduğunu görürdük.
CHP sağa açıldı
Yeni
yönetim, CHP geleneğinden gelenleri ya tasfiye etti (
Önder Sav, Kemal
Anadol, Hakkı Süha
Okay,
Yılmaz Ateş, Mustafa
Özyürek vs) ya da milletvekilliklerinin önünü kesti. (
Hikmet Çetin, Ercan Karakaş,
Fikri Sağlar)
Buna mukabil,
Sinan Aygün,
Mehmet Haberal,
Aydın Ayaydın, Cennet Süzer, Turhan Tayan'la, sağa açıldı. Zaten,
Kemal Kılıçdaroğlu, reklamlarda, "Biz sağcı-solcu ayırmayız" diyordu. Oysa, sosyal demokrat bir parti, sol liberal ya da Marksist düşüncelere açılarak büyüyebilir. Sağdan beslenmek, ne aldığı adama fayda sağlar, ne de kendisine. Bunun örneğini,
İlhan Kesici'yle ve
Yaşar Nuri Öztürk'le daha önce de CHP'de görmüştük.
Öte yandan,
Barış ve Demokrasi Partisi, gerçek bir
açılım sergiliyor. Şerafettin Elçi'yle,
Altan Tan,
Ertuğrul Kürkçü ve
Sırrı Süreyya Önder'le yelpazeyi genişletiyor. Herhalde Selâhattin Demirtaş'ın aklına, Türkeş'in oğlunu almak gelmez. Öyle değil mi? CHP, tabii mecrasında genişlemek yerine, siyasetin farklı bir damarından gelen insanlarla oy potansiyelini arttıracağını düşündü ve yanlış karar verdi.
Aysever'in istifası
Enver Aysever, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından partiye davet edildi. Parti Meclisi'ne de onun listesinden girdi. Eğer, CHP yönetimi, sol liberal fikirlere açılarak güçlenmeyi planlasaydı, Aysever'i,
İstanbul 2. Bölge'den 12. sıraya yerleştirmezdi. Aysever, ilk günden itibaren, Mehmet Haberal ve Sinan Aygün'ün partide yeri olmadığını söylüyordu. Tabii ki istifasının bir sebebi, CHP'nin geçmişinde yeri bulunmayanların, partide seçilecek noktalara getirilmesi, diğer sebebi de, 12. sıradan aday gösterilmesi.
CHP, Aysever'in dediğini yapsaydı, bence, listesi, kamuoyunda çok daha az tartışılırdı. Baksanıza
Cumhuriyet gazetesi bile beğenmemiş. "Tartışılan değişim" manşetini atan gazete, gerekçesini de şu şekilde açıklıyor: "Sağcı solcu ayırmadı... Listede, Mehmet Haberal, Sinan Aygün, Cennet Süzer, Aydın Ayaydın, Turhan Tayan gibi sağ kökenli isimlere yer verilmesi rahatsızlık yarattı."
Başörtülü aday
AK Parti,
Antalya 13. sıradan, başörtülü bir aday gösterdi.
Gülderen Gültekin'in seçilmesine imkân yok. Ama, bilinçli olarak
tercih edilmiş olsaydı, gene de, "AK Parti bu konuda bir gayret gösteriyor" diyebilirdik. Fakat duyduğumuz kadarıyla, Gülderen Gültekin, Genel Merkez'e başı açık bir fotoğrafını göstermiş. Gültekin, bir öğretmen; dışarıda başını kapatıyor, okulda ise açıyor. Keşke, seçilecek bir sıraya konulsaydı. Hiç değilse, "Yetmez ama evet" diyebilirdik.