CHP'nin içi karışık. Bu durum, zaman zaman bazı olaylarla su yüzüne çıkıyor. Sözgelimi, Parti Meclisi'nin Fikri Sağlar'ı üyeliğe kabul etmemesi; ardından
Gürsel Tekin'in "Bir yanlışlık oldu; düzeltilecek" demesi.
Öte yandan, salı akşamı Beyaz TV'de, eski Parti Meclisi üyesi Mehmet Faraç ile CHP'nin Genel Başkan Yardımcısı
Sezgin Tanrıkulu birbirine girdiler. Çünkü Faraç, Yılmaz Özdil'in bir yazısına atıfta bulunarak, "
Habur otobüsünden inip, CHP otobüsüne bindi" diye Tanrıkulu'nu
hedef almıştı. Televizyonda, kim gerçek CHP zihniyetini temsil ediyor, onu tartıştılar. Faraç, Tanrıkulu'na "CHP tabanı size gereken cevabı verecektir" dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, "statükocu" CHP'de, demokrat bir
damar oluşturma gayretinde. Ama belli ki, dirençle karşılaşıyor. Benzer bir direncin,
seçmen tabanında da ortaya çıkma ihtimali var. Bir başka örnek:
İstanbul İl Başkanı
Nebil İlseven, büyük ümitlerle göreve getirilmişti.
Ancak 53 gün dayanabildi. Zaman'da Nuriye Akman'a anlattıklarına göre, kendisinden, adeta emir komuta içinde bir itaat beklenmiş. İstanbul
milletvekili adayları tespit edilirken, Ankara'ya gidip, görüş beyan etmesi hoş karşılanmamış. Genel Merkez'in, bazı ilçelerin görevden alınmasına dair talimatını, münasip bulmadığı için uygulamamış; bu da
öfke yaratmış. Ona danışılmadan görevden alınan
gençlik teşkilâtının, Kılıçdaroğlu'nu ikna etmek suretiyle görevine iadesini sağlamış; böylece devre dışı kalan fincancı katırlarını ürkütmüş. Kısacası, müstakil hareket etmek istediği için İlseven'in yıldızı bir türlü Gürsel Tekin'le barışmamış. Önce Gürsel Tekin, sonra da Kılıçdaroğlu telefonlarına çıkmamaya başlamış. O da istifasını vermiş.
Bir de,
İklim Bayraktar'ın Tekin ve Kılıçdaroğlu'na yansıttığı iddiaların Baykal'la paylaşılmaması, ondan saklanması ve kanatlar arasında derinleşen güvensizlik ortamı hesaba katılırsa, seçimden sonra açılıp saçılacak bir "Pandora Kutusu" ile karşı karşıya olduğumuzu kolayca söyleyebiliriz.