Kürtçe ezan öyle mi?


Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır mitingindeki konuşmasını sert bulanlar, ‘din’ merkezli’ mesajlar vermesini de eleştirmişti. O zaman da ifade etmiştim, şimdi bir kez daha kuvvetle vurgulamak gerekiyor. Ortada dönüp duran büyük bir tezgah var. Bu tezgah, özellikle din başta olmak üzere bu coğrafyadaki birleştirici değerleri yok saymak üzerine kurulu. Erdoğan, tam da bu nedenle Diyarbakır’da, Adıyaman’da ve daha pek çok yerde bu vurguları yaptı. Peki nerede bu tezgah diye uzun boylu araştırmaya gerek yok. BDP eliyle Kürtçe ezan okutulması, bu kirli oyunun apaçık örneği. Nedense duble yollar üzerinden akıllara ziyan fikirler üretenlerin, bu meselede ağzını bıçak açmıyor! Başbakan’ın kullandığı dil ortak değerlere atıfta bulunduğu için, birilerini fena halde rahatsız etti. Pazartesi günü Devlet Bahçeli’nin ‘anadil anayasaya yazılsa karnınız mı doyacak’ söyleminden rahatsızlık duyanlar elbette haklılar. Peki bunun karşısında geçtiğimiz yüzyılın türedi ideolojilerine sığınmak ve bir ‘Kürt ulusu yaratma’nın peşine düşmek de neyin nesi? Güler misin ağlar mısın! Bu topraklarda böylesi garabetlere yabancı değiliz kuşkusuz. Herhangi bir toplumsal projenin, ‘din’den bağımsız hayata geçemeyeceğini bilenler, en azından onun içini boşaltmayı yahut ‘millileştirme’yi, bir asır önce de denemişlerdi. Türkçe ibadet, Türkçe Kur’an, ezan gibi denemeler, malum baskı döneminde dayatılsa da, millet nezdinde karşılık bulmamıştı. Unutanlar için önemli not: Demokrat Parti ve Merhum Adnan Menderes, Türkçe ezanı yasaklayıp Arapça okunsun demedi. Sadece Arapça okunmasının önündeki yasağı kaldırdı, hepsi bu kadar. Sonrası malum. Defalarca bu köşede Kürt kardeşlerimizle ve onları anlamak istemeyenlerle dertleştik. Birbirimizi anlamaktan, gönül gözüyle görmekten başka çıkar yolumuz yok dedik. Şu satırları daha 12 Mayıs’ta yazmıştım: ‘Dün bu coğrafyada kardeşçe yaşadığınız bir toplulukla, bugün yol ayrımına gelmişseniz; ya dünü yanlış anlıyorsunuz ya da bugün ne yaptığınızı bilmiyorsunuz. Kürtlerle sorun mu yaşıyorsun, sen çözeceksin, elini sen uzatacaksın. Barışın adresi sen olacaksın. Nice zamandır kapattığın gönül gözünü açacak, çocuklarına öyle bakacaksın. Derdini dudak bükerek değil, can kulağıyla dinleyeceksin. ‘Yüzyıl önce ben bu yanlışları yaptım, bataklığa saplandım, gel sen yapma’ diyeceksin. Yüzyıllık yalnızlığını onunla paylaşacaksın. Kardeşlik hukukunu yeniden inşa etmek için elini bir değil, bin defa uzatacaksın. Uzat elini, aynı gönlü paylaşmanın, aynı dili paylaşmaktan çok daha öte olduğunu anlat.’ Kürt ulusu! İskilipli Atıf Hoca’nın, Şeyh Said’in, Seyid Rıza’nın uğradığı zulme gözyaşı dökenler, devlet aklından İslam’ın ve Müslümanların uzaklaştırılmasından ızdırap duyanlar, aynı kıblenin, aynı dünyanın, ayrı dergahların çocukları şimdi Kürtçe ezan okutuyorlar. Ne hazin bir manzara. Önce Cuma namazları, ardından Kürtçe ezan. Az mesafe değil doğrusu! Geriye fazla bir şey kalmıyor zaten. Değer adına, geçmişe ait ne varsa yok sayıp bir Kürt ulusu yaratmak adına birbiri ardına dev adımlar! Biraz taklit koksa da yüzyıl öncesinden, zararı yok, ne kadar övünsek azdır! Ama bu kirli tezgahın peşinde koşanların ihmal ettiği bir hakikat var. Dün Türkçe ezan üzerinden yapılan hesaplar nasıl alt üst olduysa, bugün aynısını Kürtçe ezan konusunda yapacak bir sağduyu hala var. İşte onu aşmaya kimsenin gücü yetmez.
<< Önceki Haber Kürtçe ezan öyle mi? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER