Karar vericileri kim kandırıyor?


Herhalde Amerikalı Profesör Richard Falk’un İstanbul’da yaptığı Türkiye değerlendirmesi sizin de dikkatinizi çekmiştir. Falk, eskiden Amerika ve İsrail’in küçük ortağı olan Türkiye’nin, elde ettiği ekonomik güç ve doğru dış politika ataklarıyla bağımsız bir dünya gücü olduğunu söylüyor. Kuşkusuz bu tespiti yapan ilk isim o değil. Ancak bizde ya da dünyada bu durumu hala kabullenemeyen pek çok kişi ya da çevre olduğunu düşününce, bu sözler daha önemli hale geliyor. Kimin ne söylediği bir yana, Türkiye uzun zamandır bölgesel ölçekte etkin politikalar izleyen, hatta küresel anlamda bunu hissettiren bir güç. *** Söz konusu gerçeği görmeyi zorlaştıran önemli bir engel var. Şu anda belki bazı konularda önümüzü daha net görebiliyoruz. Ama hatırlarsanız referandumdan hemen önce bu ülkede pek çok kişi ve kesim, Türkiye’nin rolünü ve yükselen gücünü anlamakta zorlanıyordu. Herkesin kendi bulunduğu yerde buna dair farklı gerekçeleri olabilir. Ancak meseleyi karar vericiler üzerinden konuştuğumuzda manzara çok daha ilginç bir hal alıyor. Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi bizde de olup biteni anlamak, onların seyrini etkilemek ve gelecekle ilgili öngörülerde bulunmak için çaba sarf eden kişiler, kurumlar, kuruluşlar ve güç merkezleri var. Bunların başında bulunan isimler, dünyada ne olup bittiğini doğru anlamak için avuç dolusu paralar harcıyor. Bir kısmı ülke adına olsa da, esasen kendilerini merkeze alan ilişkiler kuruyorlar. Bu ilişki ağı üzerinden size bilgiler, analizler geliyor ve siz de kendi duruşunuzu ona göre belirliyorsunuz. İşte tüm mesele para, emek ve zaman harcayarak oluşturduğunuz bu ağın ne kadar güncel ve sahici olduğunda düğümleniyor. Türkiye’nin kendi bölgesindeki sorunlara aktif olarak ilgi göstermeye başladığı dönemi zihninizde canlandırın. Gazze konusundaki tavrını, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Davos’taki çıkışını, Mavi Marmara katliamını ve sonuç itibarıyla Türkiye-İsrail ilişkilerinde yaşanan krizleri gözden geçirin. Bunların hepsinde bizdeki bazı çevreler ortak bir koro halinde şu tezi dile getirdiler: ‘Türkiye bu gerginliğin altından kalkamaz. Amerika, İsrail’i bize yedirmez. Bunların bedelini terör başta olmak üzere pahalıya öderiz.’ İstisnalar olabilir. Ama bu tezi dile getirenlerin hemen hepsi, bir şekilde uluslar arası ilişkileri takip eden, hatta bunun bir parçası olarak çaba gösteren, yukarıda sözünü ettiğim ağlara sahip olan isim ya da kesimler. Peki neden tezleri iflas etmiş durumda? Niçin onların söylediği gibi birileri dünyayı bizim başımıza yıkamıyor? Türkiye nasıl oluyor da yoluna devam ediyor? Cevap önemli ölçüde şu: Çünkü bunların sahip olduğu ilişkiler, bağlantılar, karşılıklı olarak beslendikleri kanallar eskimiş ve işe yaramaz hale gelmiş durumda. O nedenle önlerini görmekte zorlanıyorlar. Yaptıkları hesaplar tutmuyor, tutması da imkansız. Şimdi isim isim saymak istemiyorum, ama söz kısa sürede bunu da yapacağım. Türkiye’de kendisini karar vericiler arasında sayan pek çok isim ve de kuruluşun, dünyayla bağlantıları, İngilizcesiyle ‘network’leri işe yaramaz durumda. Kendilerini uyarıyorum, eğer bunları yenilemeyi başaramazlarsa, önümüzdeki dönemde bu coğrafyada kendilerine yer bulmaları hayal olur. Birilerinin bu eskimiş, köhne ağlar üzerinden kendilerini kandırmalarına daha fazla izin vermesinler. Benden söylemesi.
<< Önceki Haber Karar vericileri kim kandırıyor? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER