En başta bu millet askerdir, asker doğar, askerlik anıları dinleyerek büyür. Erkekler askere gitmeyi, kızlar-analar asker yolu gözlemeyi vatan görevi bilirler.
Okul,
aile ve
toplum terbiyesinin mayalanıp kıvam tuttuğu, delikanlının olgunlaşıp adam olduğu yer olarak bilinir asker ocağı. Bir
baba ocağı, bir ana kucağı, bir de asker ocağında yetişir bu ülkenin er kişileri. Çünkü
peygamber ocağıdır kışlalar.
Vatan hizmetidir, millet hizmetidir, din hizmetidir askerlik. Böyle bilindi bugüne kadar, böyle de bilinir.
Gelelim, son günlerde sıkça duyduğumuz “ordu yıpratılmak isteniyor” türü açıklamalara. Evet son günlerde TSK’nın bazı kurumları ya da mensupları hakkında çeşitli iddialar gündeme getiriliyor. “Doğru ya da yanlış”, haklı ya da haksız” bu iddialar karşısında, vatandaşın tutumu dikkate değer. Ne yapıyor
halk? “ Bekle ve gör” taktiğini uyguluyor.
Örneğin
Ergenekon soruşturması.
Vatandaş, düne kadar saygıda kusur etmediği
Eruygur ve
Tolon gibi generallerin,
emekli olduktan sonra millet iradesini hiçe sayan,
darbeci yapılanmaların içine girdiğini, tecrübelerini darbe lobileri oluşturmakta kullandığını duyuyor. Şaşırıyor.
Vatanı savunduğuna inandığı, bazı subayların, ülkeyi karıştırmak için, ordu içinde ordu kurmaya, kışla dışında cephanelikler oluşturmaya çalıştığını görüyor. Endişeleniyor.
Dahası millet,
Levent Ersöz gibi generallerin, bu yapılanmanın
hedef ve planlarına uymayan kişileri fişlediğini, işadamlarını, gazetecileri dinleyip takip ettirdiğini öğreniyor. Ersöz’ün bunu da yine bu yüce ordunun güç ve imkanlarını kullanarak yaptığını, hatta kendilerinden görmedikleri
Genelkurmay Başkanı’na bile telekulak olduklarını da görüyor.
Yine vatandaş, Emekli Genelkurmay Başkanları’nın siyasete doğrudan müdahale ettiğini, kendi ses kayıtlarından dinliyor. Ki bu ses, millet iradesinin de üzerinde bir perdeden konuşup,
demokrasiyi ezip geçmekten söz ediyor.
Kralı çıplak gören vatandaş bekliyor. Demokrasi’yi, özgürlükleri, Atatürkçü görünüp “hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” prensibini sindiremeyen
çürük elmalar ayıklansın, namluyu millete çevirenler, cezasını çeksin istiyor.
Genelkurmay Başkanı’ndan, bir kere daha sesini yükseltmesini ve “herkes
Türkiye’de yaşadığını unutmasın, nerede durduğuna dikkat etsin” demesini bekliyor.
Peki olaylar nasıl yürüyor?
Tutuklanan emekliler bir bir
GATA’ya gidiyor. Daha kapıdan girer girmez, bütün tıp teamülleri çiğnenerek “paşam üç ay burada kalacak” deniliyor. Olmadı kayıp düşüyor, kafalarını bir yerlere çarpıyorlar ve GATA’da kalmaya devam ediyorlar. Sonra gelsin raporlar ve
tahliye kararları…
Genelkurmay Başkanlığı basın sözcüsü
Tuğgeneral Metin Gürak, emekli paşaların GATA sevdasını, “sevklerin ve tahliyelerin yasalara uygun olduğunu” söyleyerek savunuyor. Ama vatandaş zaten,
tutuklu paşaların GATA’ya gelmelerini değil GATA’dan tahliyelerini şaibeli buluyor.
Peki bütün bu işleyişte millet Ergenekon zanlısı emekli paşalara inanıyor mu? Bayan Eruygur’un internete düşen ses kaydındaki
itiraf gibi diyaloglarını boş verin. Görmeyin ve duymamış gibi yapın. İşte bir internet sitesinin okuyucuları arasında yaptığı anket. Vatandaşa; Tuğgeneral Ersöz'ün GATA'da düşüp başını çarptığına inanıyor musunuz? diye soruluyor. Sonuç şu an zanlı durumundaki emekli paşalar adına içler acısı.
Toplam Katılım : 5323
Evet %4,41 (235)
Hayır %93,01 (4951)
Fikrim Yok %2,57 (137)
Tuğgeneral Gürak’ın çabasını, şaibeli konularda konuşmamasını anlamak zor değil. TSK ve ona bağlı GATA’nın yıpranmasını istemiyor. Ama tutuklu emeklilerin, ne bu çabayı, ne de
Türk Silahlı Kuvvetlerinin prestijini düşündüğü yok. Haklarındaki suç isnatlarını da yüklenip GATA’ya sığınıyorlar ve yıldızlı bir geçmişe sahip kurumu, şaibelerin ortasına itiveriyorlar. Dahası kendilerine yöneltilen suçlamalara karşı, TSK’yı ve GATA’yı
siper olarak kullanmaktan da geri durmuyorlar.
Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yıpratıldığı endişesini taşıyanların samimiyetinden şüphe yok. Ama bir şaibe varsa bunun kaynağı kendini kurtarmaya çalışan emekli paşalardan başkası değil. Dolayısıyla endişeye gerek de yok. Zira bu millet TSK’ya saygısını yitirmez. Onun gözünde kışla peygamber ocağıdır. Herkes, gaflet dalalet ve hıyanet içinde de olsa, bu ocaktan bir Mehmet’in bir Mustafa’nın yetişeceğini, toprağına, bayrağına ve inancına sahip çıkacağını bilir. Çünkü doğruyu eğriden, iyiyi kötüden, kara koyunu ak koyundan ayırmayı çok iyi bilir bu millet.