Kalabalık bir
işadamı topluluğu da geziye katılıyor. Adeta bir çıkarma.
Türkiye'ye sadec
e devletin değil, sokağın ilgisi de sıcak.
Başbakan Erdoğan'ın
Davos çıkışı unutulmuş değil. Devlet Başkanı Esed konuşmasında o günü hatırlatarak '
Onur vericiydi.' diyor. Gül'e sürekli 'kardeşim' diye hitap ederken ne denli sahici olduğu yüzünden okunuyor.
Cumhurbaşkanı Gül'ün seyahati Şam ile sınırlı değil. Dün öğleden sonra
Halep'e geçti. Gül, Türkiye sınırına yakın bu şehri ziyaret eden ilk
cumhurbaşkanı oldu. Osmanlı'dan kalan tarihî eserlerin yanı sıra Halep'te hatırı sayılır oranda
Türkmen nüfusu da yaşıyor. Bugün Türkiye-
Suriye ilişkilerinin
altın devrini yaşadığı söylenebilir. Vaktiyle yaşanan sıkıntılar artık geride kaldı. Bir ara savaşın eşiğine kadar gelmiştik. Kırgınlıklar küskünlükler unutuldu. Hiç yaşanmamış gibi sanki. Yaralar sarıldı.
Şimdi yeni bir dönem. Söz değil
eylem zamanı. İşbirliği zamanı. 10 yılda düşmanlıktan en iyi dostluğa evrildi ilişkiler. Ekonomiden siyasete hemen her alanda hızlı ilerleme var. Ekonomiyi rakama dökmek mümkün; yüzde altmış artış söz konusu. Esed'in, yurtdışına gönderdiği resmî heyetlere Türkiye ile birlikte hareket etme
öneri ve telkininde bulunduğunu öğreniyoruz.
Esed, dünyanın gittiği yönün de farkında. Buna göre politikalar üretiyor. Esed, sokaktaki
halk tarafından çok seviliyor. Eşi Esma Hanım, Türkiye heyetine Suriye içinde dolaşırken zırhlı
araç kullanmadığını anlatıyor. Bu zor coğrafyada liderlerin halkla iç içe yaşaması pek kolay değil. Esma Esed'in zırhlı araç kullanmaması bu açıdan önemli. Bu noktaya kolay gelinmedi. Başta ABD olmak üzere Batı'dan itirazlar yükseldi. Ancak Türkiye, doğru bildiği yolda yürümekten geri durmadı. Uygun adım da olsa ilerledi. Gelişmeler Türkiye'yi haklı çıkardı. Bugün ABD ve
Avrupa, Suriye konusunda Türkiye'nin çizgisine geldi.
Suriye'den söz ederken
Dışişleri Bakanlığı'na oturan Ahmet Davutoğlu'nu hatırlamamak mümkün mü? Gül'e ilk gün o da eşlik etti. Programının yoğunluğundan Halep bölümüne katılamadı. Davutoğlu, 6 yılda Şam'a kaç defa geldi biliyor musunuz? Tam 30 kez. Hiçbirisi turistik amaçlı değil. Önümüzdeki hafta Davutoğlu'nun yolu tekrar Şam'a düşecek. Bu yoğun diplomasi trafiğinin tümü ikili ilişkiler için değil, bölgesel soruna çözüm aramak için aynı zamanda. Özellikle
Lübnan olayında Türkiye krizi çözmek için aktif rol üstlenmişti. Şam, bölgesel problemlerin önemli duraklarındandı. "Ortadoğu'da Mısır'sız savaş, Suriye'siz barış olmaz." sözü boşuna söylenmemiş. Şimdi bir de buna "Türkiye'siz masaya oturulmaz." cümlesi ekleniyor.
Davutoğlu, yeni görevine yani bakanlığa da hızlı başladı, temposunun daha da yoğunlaştığını öğreniyoruz. Şu trafiğe bir bakın, Türkiye'nin stratejik derinliğini de özetliyor: Ayağının tozuyla Kıbrıs'a gitti, ardından Prag'a, oradan New York'a geçti. Bitmedi Başbakan'ın programına katılmak üzere Bakü'ye geldi. Tekrar Avrupa'ya döndü, Stockholm'de AB görüşmelerine katıldı. Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'e Şam'da eşlik etti. Yarın ise
Brüksel yolcusu. Bir ay içinde 3 ABD gezisi öngörülüyor. Bir grup gazeteci, Şam'da Davutoğlu ile gecenin ilerleyen saatlerinde ufuk turu yapıyoruz. Küçük kızı, kendisini görememekten şikâyetçiymiş. Bir gün okuldan geldiğinde
babasını görünce "Davutoğlu buraya, eller havaya." diyerek sevinç gösterisi yapmış.
Unutamadığı bir anısı da ailecek tatile çıktıklarında uluslararası bir sorunun patlak vermesi.
Gürcistan Savaşı'nda Toroslar'da tatildeymiş. Lübnan krizinde ise Akdeniz'de. Kızı dayanamamış, 'Baba bir daha tatile gitmeyelim, biz tatildeyken hep savaş çıkıyor.' demiş.
10 yılda savaşın eşiğinden derin dostluğa... Suriye, Batılıların da hakkını teslim ettiği büyük bir diplomasi başarısı. Türkiye-Suriye ilişkileri bölgenin huzuru açısından da hayatî önemde...