Bu noktadan sonra artık sadece
AK Parti hükümetinin inisiyatifiyle yürüyen süreçten söz edemeyiz. Devletin zirvesi
açılıma
destek çıktı ve devam etmesini istedi.
Sürece başından beri muhalefet eden MHP cepheyi genişletti, bildiriden dolayı MGK'ya da tepki gösterdi. Bahçeli'nin ağzından duymaya pek alışık olmadığımız kadar ağır sözler çıktı. Şu cümleye bakın: '
Osmanlı devletinin yıkılışında rol alanlar da devlet başkanı, devlet ve hükümet adamı sıfatı taşıyorlardı'. MHP'nin demokratik açılıma yüklediği anlam bir ayrışma, bir parçalanma veya bölünme.
Başta
Genelkurmay olmak üzer
e devlet kurumlarının desteği de MHP'nin politikasını esnetmedi. Aksine sertleştirdi. MHP'nin
hedefi sadece siyasetti, bildiriden sonra devletin kurumları da hedefte. Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, Bahçeli'nin açıklamalarını 'yakışıksız' bulduğunu kamuoyuna duyurdu.
Konu hassas. Özellikle siyasî alandaki ithamların karşılık bulmaması mümkün değil. Hiçbir siyasî lider bu suçlamalar karşısında yutkunamaz, sessiz kalamaz. 'Demokratik açılım ABD'nin projesidir' ithamında olduğu gibi. Baş
bakan Erdoğan iddia sahiplerini ispat etmeye çağırdı. Erdoğan 'İspat edemezlerse alçaktırlar, namussuzdurlar' dedi.
Erdoğan'ın ispat isteme hakkı var. Konu siyasî istismara açık... Yine de kullandığı 'alçak veya namussuz' gibi kavramlar ağır kaçtı. Kavga daha da kızıştı. MHP lideri dün
Başbakan'a daha ağır üslupla
cevap verdi. Doğrudan Erdoğan'a yüklenirken 'Başbakan Erdoğan'ın
Milliyetçi hareketi hedef alan seviyesiz beyanları ve ahlak dışı saldırıları, hezeyan bataklığında çırpınan bir ruh halinin yansımasıdır' dedi. Bir siyasî parti liderinin ülkenin başbakanı için böyle ifade kullanması doğru mu? Bahçeli 'MHP idamın kaldırılmasına oy vermedi' diyor, haklı, MHP milletvekilleri 'idam kaldırılmasın' dedi. Ama unutmamak lazım ki idam dosyası Başbakanlık'ta Bahçeli'nin oluruyla bekledi.
İdamın kaldırılmasını isteyenler de birlikte ülkeyi yönettikleri ortaklarıydı: DSP ve
ANAP...
Demokratik açılım Başbakan'ın sorumluluğunda yürüyen bir proje... Henüz içeriği tam anlamıyla bilinmiyor. Koordinatör Bakan Beşir Atalay'ın görüşmeleri sürüyor. Dün de
Türk Ocağı Başkanı Nuri Gürgür'le bir araya geldi. Gürgür '25 yıldır kanayan yaranın halledilmesi gerekiyor' dedi. Eylem planı bu görüşmelerin ışığında son şeklini alacak.
MHP'nin içeriğini bile tam bilmediği projeye karşı bu kadar sert tepki koyması ne kadar doğru? Eğer MHP demokratik
açılımın ülkenin iç dinamikleriyle değil de bir ABD'nin projesi olarak geliştiğini düşünüyorsa tam ispatlayamazsa bile bu iddiasının altını doldurmak durumunda. Ancak bugüne kadar bu iddia slogandan öteye geçebilmiş değil. Öteden beri içerideki her olan biteni dışarıdan bilmek, ABD'ye veya İsrail'e bağlamak sağ siyasetin hastalığıdır.
MHP çok uç noktalara taşıdığı, hatta zaman zaman toplumun sinir uçlarına dokunduğu bu sert muhalefeti niye yapıyor? Sadece kongre kaygısıyla açıklamak ikna edici değil. Muhalefet stratejisi iktidara tepki veya hükümet projelerine itirazın ötesinde. MHP bugün devlet politikalarına karşı çıkan bir noktaya geldi. Neden? Günlerdir düşünüyorum, askerin destek verdiği bir süreci bölünme olarak yorumlamasının altında ne yatıyor?
Gerek Cumhurbaşkanı Gül'ün gerekse başta Başbakan olmak üzere bakanların '
Öcalan kesinlikle muhatap değil,
İmralı sürecin dışında' demesine rağmen niçin ısrarla Öcalan'ı,
terör örgütünü süreçle ilişkilendiriyor? Herkes çözüm d
erken neden MHP dağa çıkmaktan söz ediyor? Acaba MHP'ye 2011 seçimlerinin ateşi erken mi düştü?
Çözümü engellemenin belki kısa vadede siyasî getirisi olabilir ama uzun vadede sadece engelleyenler değil herkes ağır bedel öder.
Türkiye kaybeder, en çok da dışarıda...