Savcılara gönderdiği mektupta 'Tanık olarak çağırmanız durumunda gelmeye hazırım' diyen ihbarcı
subay acaba ortaya çıkacak mı? Başta
Genelkurmay olmak üzere herkesin onun peşinde olduğu sır değil.
Gerçekten böyle biri var mı? Varsa kim? Olaya uzak biri değil, yazdıklarından
belgenin tam göbeğinde olduğu anlaşılıyor. Savcılığın 'Gel, ne biliyorsan anlat' diyeceği kesin.
Ama önce söylediklerinin doğru olup olmadığını soruşturuyor; belge haberinin Taraf'ta yayınlamasıyla
temizlik harekâtına katılanların ifadelerini aldı. İlk grup 'İddia edilenler doğru değil, hayal ürünü' demiş. Henüz mektupta yer alanların hepsi gelmiş değil. Nedense Genelkurmay hâlâ erleri göndermedi. Neyi bekliyor? Sadece
terhis olan bir erin ifadesi alınabildi.
Gözler belgenin altındaki imzası
Adli Tıp tarafından doğrulanan
Albay Dursun Çiçek'te... O da savcının çağrısına
cevap vermiş değil.
Başbakan Erdoğan'ın
Genelkurmay Başkanı Başbuğ'la yaptığı görüşmenin ardından yargı süreci hızlandı.
Askerin
sivil yargıya direnci büyük oranda kırıldı. Bugün yarın Çiçek'in ifadesi alınır herhalde.
İhbarcı subay çıkıp konuşmak için yargı sürecinin seyrini mi bekliyor acaba? Niye olmasın? Baksanız ya! Belgenin orijinalini tam da tartışmanın küllendiği bir sırada postaya verdi. Ve 'kâğıt parçasını' belgeye dönüştürdü.
Aksini söyleyenler olsa da tahminim ihbarcı subayın hayalî biri olmadığı yönünde. Nasıl ki mektubu gönderme cesareti gösterdiyse, bir gün savcıya gidip bütün bildiklerini anlatacağına inanıyorum ben. Kolay değil ama öyle de yapmalı.
Ergenekon davasında örnekleri çokça görüldüğü gibi bizde gizli
tanıkların kimlikleri çabuk deşifre oluyor. Keşke daha sağlam mekanizmalar kurulabilse.
Muvazzaf olduğunu söyleyen ihbarcı subayın kimliğini açık etmesi geleceğini yakması anlamına geliyor. Kimliğinin 'gizli' kalamayacağı aşikâr. Belki hayatı riske girecek.
Tarihte ihbarcının başının ağrıdığı çok dramatik örnekleri var. Samet Kuşçu olayı sözgelimi... 1957 yılında cuntanın içinde yer alan
Binbaşı Samet Kuşçu, Adnan
Menderes'i devirmeyi hedefleyen
darbe planını ihbar etti. Dönemin
savunma bakanına giderek bildiği her şeyi anlattı. Cuntayı isim isim deşifre etti.
İhbar üzerine cuntacı dokuz subay yakalandı ve
mahkemeye çıkartıldı.
Yargı tuhaf bir karar verdi. Darbe hazırlayan subaylar
beraat ederken sadece ihbarı yapan Samet Kuşçu 'orduyu isyana
teşvik etmekten' 2 yıl hapse mahkûm oldu.
Devrin Cumhurbaşkanı
Celal Bayar 'Olay ciddi, üzerine gidilmelidir' demesine rağmen Menderes Hükümeti olaya 'Bu ordunun iç işidir, kendi içlerinde halletsinler' anlayışıyla yaklaştı, cuntanın peşine düşmedi. Sorunun çözümünü Genelkurmay'a
havale etti.
İki yıl sonra darbe yapan 27
Mayıs cuntasının çekirdeğini işte bu 9 subay oluşturdu. Bayar yıllar sonra bir gazeteciye '9 subay olayı iyi değerlendirilseydi,
27 Mayıs olmazdı' dedi.
Çok gerilere gitmeye de gerek yok, yakın tarihten örnekler de var. İşte onlardan biri... Refahyol Hükümeti'nin
siyaset alanının daraltıldığı günler... Yardımcısı
Tansu Çiller, Başbakan Necmettin
Erbakan'a askerin yasadışı çalışmalar yaptığını gösteren bir belge ulaştırdı. Bu, olağan değil darbe kokan bir belgeydi.
Erbakan
vakit kaybetmeden Çankaya'ya çıktı, belgeyi Cumhurbaşkanı
Demirel'e verdi. Demirel de Genelkurmay Başkanı Karadayı'ya... Gereğinin yapılması beklenirken, olay bütünüyle belgenin dışarıya nasıl sızdığı ve köstebeğin kim olduğuna kaydı.
Emniyet
İstihbarat Daire Başkanı
Bülent Orakoğlu ve Deniz Kuvvetleri'nde askerlik yapan
Onbaşı Kadir Sarmusak tutuklandı. Belgeyi hazırlayanlar değil dışarı çıkardığı iddia edilenler askerî mahkemede yargılandı. Orakoğlu ve Sarmusak beraat etti.
Asker bu karara bozuldu. Mahkeme heyeti dağıtıldı. Davada hakimlik yapan subaylardan biri ordudan
ihraç edildi.
Darbe planını savcılara ulaştıran ihbarcı subay herhalde Samet Kuşçu ve Onbaşı Sarmusak olayından haberdardır. Geçmişte olduğu gibi bazı çevrelerin bugün de suçun ve suçlunun değil ihbarcının peşine düştüğünü de ibretle izliyordur. Ben yine de umutluyum, her şeyi göze alacak savcıya bildiklerini anlatacaktır. Yoksa o mektubu göndermezdi....