Muhteva,
gazete ve televizyon haberlerinden derlenmiş.
Filanca
AK Partili şurada şöyle söyledi, burada böyle dedi gibi paragraflar sıralanmış. Siyaset yasağı istenen isimler arasında
Abdullah Gül, Zafer Üskül,
Tayyar Altıkulaç,
Sadık Yakut,
Egemen Bağış da var. Cumhurbaşkanı Gül listeye niye girdi? Cumhurbaşkanı olduğundan habersiz olunamayacağına göre sebebi ne ola ki? Belli ki iddianamenin bazı bölümleri Gül'ün dışişleri bakanlığı döneminde hazırlanmış.
İmam hatip ve başörtüsüne ilişkin açıklamalar büyük yekun tutuyor. Başörtüsüne
özgürlük tanıyan anayasa değişikliği '
laiklik karşıtı bir
eylem' olarak iddianamenin merkezinde. 'Dinsel dogma ve hurafe' kavramları geçiyor. Kulakları çınlasın, eski Cumhurbaşkanı Sezer bu ifadeleri konuşmalarında sık kullanırdı. Altını çizdiğim şöyle bir cümle var; 'Dinsel taassubun göstergesi olan
türban,
inanç özgürlüğünün zorunlu bir parçası olarak gösterilmiş ve türban takmanın bir hak olduğu inancı topluma benimsetilmeye çalışılmıştır.' Bu, hukuki bir ifade mi?
Hayır. Sonra, türban dinsel taassubun göstergesi mi? Bu ülkenin bir gerçeği. Anketlere yansıyan rakamlar ortada; kadınların yüzde 70'i başını kapatıyor. Bu,
siyasetten değil; din, gelenek ve kültürden besleniyor. Baş örtmek dinsel taassubun göstergesi nasıl olabilir? İddianamede takıldığım, altını çizdiğim daha çok cümle var. Her birini irdelemeye kalkmak yazının sınırlarını aşar. İddianameye dayanak oluşturan söz ve açıklamaları bütün sağ parti sözcülerinden duyabilirsiniz. Rahatlıkla sağda siyaset yapan partilerin hepsine
kapatma davası açabilirsiniz. Hatta
CHP lideri Deniz Baykal'ın başörtüsüne dinin bakışını
ayet ve hadislerin ışığında anlattığı grup konuşmaları, kapatmaya daha esaslı gerekçe oluşturabilir.
Kapatma davası Ankara'yı şoka soktu. Böyle bir dosyanın varlığı biliniyordu. Hem gazeteciler hem de AK Parti haberdardı. Bir gün işleme konulacağına inanmak çok güçtü. Seçimlerden önce, bir ara başsavcının harekete geçeceği kulislere yansıdı. Ancak olaylar farklı gelişti. İyi hatırlıyorum, AK Parti'nin cumhurbaşkanlığı süreci tamamlanmadan aldığı
erken seçim kararını, kimi senaryoları boşa çıkaran bir manevra biçiminde yorumlayanlar oldu. Son dönemdeyse, olayların şu an mahkemede görüşülen anayasa değişikliğinin akıbetine göre şekilleneceğini öne sürenler vardı.
Başsavcı,
Anayasa Mahkemesi'nin kararını beklemedi.
Dosyanın içeriği de az çok tahmin ediliyordu. Nitekim daha ilk anda sıcağı sıcağına el yordamıyla yazılan haberlerde isabet oranı çok yüksek. Başvurunun zamanlaması ilginç; 14
Mart, saat 16.35... Bu tarih, yasağının kaldırılmasının ardından Recep Tayyip Erdoğan'ın Siirt'ten milletvekili seçilerek başbakan koltuğuna oturduğu güne işaret ediyor. Rastlantı mı, yoksa özel mi seçildi? Bilmiyoruz. Ancak çok dikkat
çekici olduğu aşikar. Gerçek şu ki; Erdoğan, başbakan olduğu günün 5. yıldönümünde
kapatma davasının bahtsızlığını yaşadı. Kaderin cilvesi, iddianameye Siirt'ten
cevap verdi. Siirt'in,
Başbakan Erdoğan'ın kader çizgisinde özel yeri var. Siyasi yasağı, bu şehirde yaptığı konuşmadan aldı, Siirt'ten milletvekili seçildi. Dün yine Siirt'teydi. Son olayla ilgisi yok, programı çok önceden yapmıştı. Davaya sert tepki gösterdi; "Milli iradeye karşı açılmıştır." dedi. İlk gün Genel Başkan Yardımcısı Fırat'ın parti adına yaptığı açıklama da 28
Nisan karşı bildirisine benzer üslup ve netlikte bir dik duruşun ifadesiydi.
Kültür ve
Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay'ın tepkisini ortaya koyarken dile getirdiği, 'Ülkenin iyiye gitmesini istemeyen çevreler çok önemli yerlere sızmış.' cümlesi çok anlamlı.
Bu, AK Parti'yi aşan bir dava. Öteki partilerin duruşu önemli. CHP henüz birinci ağızdan konuşmadı, sözcüleri şimdilik ama'larla yetiniyor. MHP ise kapatmaya şiddetle karşı. Ayrıca yapıcı önerisi de var. Mutlaka değerlendirilecektir. İktidarıyla muhalefetiyle siyasetin duruşu, gelişmenin seyrini belirleyecek. Her şeye rağmen Türk demokrasisi kaosa fırsat vermeden bu kritik süreci aşacak dinamizme sahip.