Halkoylaması sonrası birden gelişen
türban tartışması dün
akşam saatleri itibarıyla yeni bir eşiğe geldi.
Konu,
CHP’nin üniversite öğrencileri tarafından kullanımına itirazını kaldırarak
Türkiye’deki siyasi iklimin değişmesine kapı açtığı türbanın,
kamu görevlileri, örneğin aynı üniversitedeki
öğretim üyeleri tarafından da kullanılıp kullanılamayacağı.
CHP’nin yeni lideri
Kemal Kılıçdaroğlu, “
Anayasal ve yasal kısıtlama yok. Anayasaya koymak istedikleri için mahkemeden dönüyordu” diyerek çözüm önünde engel olmayacağını açıkladı.
Yüksek Öğrenim Kurumu’nun (YÖK) o günlerde
İstanbul Üniversitesi’ne yazdığı bir yazıyla türban takan öğrencilerin sınıflardan çıkarılmamasını istemesine de CHP
Merkez Yönetim Kurulu toplantısı ardından yasal itirazda bulunmayacağını ilan etti. Yani bu tutum değişikliği lafta kalmadı.
O kadar ki,
Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç, önceki gün Kılıçdaroğlu’nun tutumunu -sözünden dönmemesi kaydıyla- takdir ettiğini söyledi.
Ancak önceki günden düne, özellikle
AK Parti yönetiminde değişen bazı dengeler söz konusu olmuş gibi.
Reşit olmak-
hizmet vermek
Özellikle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi
Hayrünnisa Gül’ün
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde konuşması ve konuşmaya giderken “Sessiz kalalım, bakın iş kendi kendine halloluyor” demesi kamuoyu şekillenmesi açısından önemli bir ayrıntıydı.
Aynı zamanda Türkiye’nin dört bir yanından üniversitelerde türbanlı öğrencilerin hem yerleşkelere hem de dersliklere serbestçe girdiği haberleri gelmeye başladı.
Birkaç hafta öncesine dek Türkiye’nin en ciddi siyasi çatışma konularından birisi, artık öyle olmaktan çıkma yoluna giriyor izlenimi veriyordu.
Bunun nedeni, MHP’nin zaten
Devlet Bahçeli liderliğinden bu yana benimsediği ilkelere yakın bir çerçeveye, Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin de gelmiş olmasıydı.
Hem ana muhalefet partisi olmanın (
Anayasa Mahkemesi itirazına yakın) üstünlüğü hem de Cumhuriyetin kurucu partisi olması nedenleriyle MHP’den sonra CHP’nin türban konusunda çözüm zeminine gelmesi önemliydi.
Bu zemin şöyle tanımlanıyor:
1- Bu bir eğitim hakkı ve özgürlüğü sorunu olarak görülmeli; 18 yaşını bitirip reşit olmuş insanlara nasıl giyinecekleri söylenmemeli.
2- Dolayısıyla reşit olmamış ilk ve orta öğrenimöğrencilerinin örtünmesi kısıtlanmalı ancak üniversite öğrencilerine kısıtlama koyulmamalı.
3-
Diploma sahibi türban kullanan kadınların kamu görevi yapmaları ise ‘hizmet alan-hizmet veren’ ayrımı çerçevesinde kısıtlanmalı.
Bu tartışma daha önce, 2007 yılında AK Parti’nin MHP desteğiyle üniversitelerde türban konusundaki anayasa değişikliği girişiminde gündeme gelmiş ve Erdoğan hükümeti böyle bir durumun olmadığını söylemişti.
Yeni bir siyasi eşik
Dün ilginç gelişmeler oldu. CHP’deki değişimin bir başka göstergesi olarak milletvekilleriyle Abant’ta hafta sonu istişare toplantısı düzenleyen Kılıçdaroğlu, samimiyetini sorgulayan Erdoğan’a “Unutmasın, ona başbakanlık yolunu açan da biziz” diye sıkı bir hatırlatmada bulundu.
Üniversitelerin özgür olmadığını, bunun tek sebebinin de türban olmayıp, ifade özgürlüğünün de sorunlu olduğunu ama üniversiteler özelinde sorunu çözmekte samimi olduklarını vurguladı.
Birkaç saat sonra,
Almanya-Türkiye maçına yola çıkmak üzereyken Esenboğa’da konuşan Erdoğan bu pası aldı ve ilk defa ana muhalefet liderinin halkoylaması sırasında ‘olumlu’ yaklaşım ortaya koyduğunu söyledi.
Ardından, “Kararlıysanız hemen adım atalım, bitirelim” demesi de dikkat çekiciydi ve sanki siyasi iklimde bir değişikliğe işaret ediyordu.
Ardından uzun bir kamusal alanda başörtüsüyle bulunma açıklaması geldi.
Çankaya Köşkü davetleri dahil kamusal alanda -oranın çalışanı olmadığı halde- bulunmaya getirilen kısıtlamalar, CHP ve MHP’nin hizmet alan-hizmet veren sınıflaması çerçevesinde artık sorun olmaktanm çıkabilirdi.
Ancak basın toplantısının sonuna doğru Başbakan’a ‘
Kamu kurumlarında başörtüsü ile çalışma talebi’ sorulunca durum değişti. Ya Başbakan soruyu “Neden çalışamayacaklarmış ki” türünden bir kışkırtma sorusu olarak algıladı, ya hâlâ kamusal alanda bulunma konusuna devam etti (
uygulama örneği olarak Avrupa ve Amerika’yı göstermesi buna işaret ediyor) ya da gerçekten ‘kamu görevinde türbanla çalışmayı’ da tartışmanın dışında bırakmak istemedi. (Çünkü ‘Bunların hepsi (üzerinde) ilgili, yetkili birimler çalışmalarını yaparlar, kararı verilir’ gibi bir ifade var...) Herhalde önümüzdeki günlerdeki tartışmalar buna açıklık getirecek.
Ancak mevcut aşamada şu söylenebilir:
Kılıçdaroğlu CHP’nin tutumunu değiştirip üniversitelerde türbana itirazını kaldırınca, Erdoğan bu hamleyi görüp kamuda türban konusunu açtı. Şimdi bunu tartışmanın eşiğindeyiz.