Dünkü
Türkiye gazetesinde Nuri Elibol belki de
Ergenekon tartışmalarındaki en çarpıcı tanıklıklardan birini satır aralarına gizlemişti.
Şöyle diyordu Elibol: “Bir gezetede dün itirafçı
Abdülkadir Aygan’ın dönemin
asayiş jandarma komutanı Korgeneral
Necati Özgen ve Mesud
Barzani ile aynı masada çekilmiş fotoğrafını gördüğümde adeta şok oldum. Bir itirafçının nerelere kadar girmesine izin verildiğinin bir kanıtı adeta. Yanlıştır, bu yanlış bugün de devam ediyorsa ivedi düzeltilmelidir. (..) Devletin menfaatini koruyorum derken suç işlemeyi mubah sayarsanız hem devlete, hem kendinize inanılmaz zararlar verirsiniz.”
Bu sözlere neden bu kadar önem verdiğimizi sorabilirsiniz; benzerlerini siz de söylüyorsunuzdur.
Bu sözlere verdiğim önem söyleyenden kaynaklanıyor.
Nuri Elibol, asker kökenli bir gazeteci. Özel
Kuvvetler’den binbaşı rütbesiyle
emekli olduktan sonra gazeteciliğe başlamıştır.
Söz ettiği fotoğrafın Nuri arkadaşımızı neden ‘şok’ ettiğini anlayabiliyorum. Muhtemelen binbaşı rütbesiyle çok önemli bir olayı
rapor etmek, ya da izin almak için bile kudretli bir
bölge komutanının yanına girmeye izni yoktu. Yine de onun gönderdiği görevlere ucunda
ölüm olduğunu bile bile gözünü kırpmadan gideceği kudretli komutanlardan birisi, şimdi
Irak’taki
Kürt federasyonunun başkanı olan biriyle görüşmeye, daha düne kadar Nuri ve komutasındaki Mehmetçiklere kurşun sıkan bir
katille giriyor, kameraya gülümseyerek poz veriyordu.
O katil ‘itirafçı’ olmuştu, generallerin sofrasına oturacak kadar muteberdi. O katil bu defa bir zamanlar aralarında olduğu kişileri öldürmeye başlamıştı o dönem. Dönemin Başbakanı
Tansu Çiller’in, şimdi de AK Partililere
akıl verme çabasında olan Mümtaz’er Türköne’nin verdiği ilhamla söz ettiği ‘
Kurşun yiyen kadar şerefli kurşun atanlar’ın safına katılmıştı artık. Kurşun sıkan şereflilerin kimler olduğunu kısmen 1996 Kasımındaki
Susurluk kazası sonrasında öğrenmiştik milletçe.
Veli Küçük ve İbrahim
Şahin gibi bazılarını şimdi Ergenekon davasında da görüyoruz.
O itirafçı ise daha sonra yeniden
PKK saflarına dönecek ve bu kez ‘devlet adına’ hangi cinayetleri işlediğini anlatmaya başlayacaktı. Ve işin ilginç yanı, yalan ve ihaneti meslek edinmiş bu kişinin bu defa anlattığı her şeye gerçeğin ta kendisi olarak itibar ediliyordu.
O fotoğraf işte bu tablo nedeniyle görmediği pek az şey kalmış Nuri’yi bile ‘adeta şok’ ediyordu.
Bu resmi bir yana ayırarak bir başka resme geçelim.
Emekli
Genelkurmay Başkanı
Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’u ziyaret etmesinin resmidir bu. Kıvrıkoğlu’nun kuvvet komutanlarına da nezaket ziyaretinde bulunarak yeni görevlerinden dolayı
tebrik ettiği haberi var. Kıvrıkoğlu’nun
Hilmi Özkök ve
Yaşar Büyükanıt’ı da göreve geldiklerinde ziyaret edip etmediği yolunda o dönemlerde bir açıklama yapılmamıştı.
Ama şu tartışmalar sürerken;
1- Encümen-i Daniş’in katılımcıları tarafından su yüzüne çıkarılarak üzerindeki gizem perdesinin kaldırılması, diğer deyişle başkaları için bir payanda olmaktan çıkarılması,
2- Kıvrıkoğlu’nun Milleyit’te
Fikret Bila’ya vediği demeçte ‘Müdahaleler döneminin
kapandığını söylemesi’,
3- Aynı demeçte
Veli Küçük’ü tanımadığını ve adını kullanmış olabileceğini söylemesi. Yine emekli Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı
Karadayı’nın Küçük için ‘O adamı tanımam’ demesi,
4- Küçük’ün kullanılıp kenara atılmış masum sıfatında
itiraz edişi. Aynı günlerde
İşçi Partisi lideri
Doğu Perinçek’in 1 numaranın Kıvrıkoğlu olduğunu iddia etmesi,
5- Ve nihayetinde Kıvrıkoğlu’nun Başbuğ’u ziyaretinin medya ile paylaşılması anlamlı ve önemlidir.
Bu resim, Kıvrıkoğlu ve o çerçevede
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adı üzerinden kurulan ülkeyi istikrarsızlaştırma, askeri müdahaleye kışkırtma türünden oyunların artık bittiğinin ilanı mıdır?
Öyle ise, bu işten orduyu kurumsal itibarını daha fazla zedelemeden çıkarma itibarı, Özkök’ün ‘kamuoyu önünde değil, kapılar ardında’ yöntemini daha da geliştirerek uygulayan Başbuğ’un sayılmalıdır. Bu itibarı
kurtarma operasyonunda Kıvrıkoğlu da üzerine düşeni yapmıştır.
Bu resim birilerine adeta ‘Oynadığınız oyun bitti’ ilanı gibidir. Bu saatten sonra oyunun
bittiğini anlamayan için kimsenin yapacağı bir şey kalmamış olabilir.
Belki de son günlerde oraya buraya bırakılan
silah ve bombaların bazısının arkasında mesajı anlayanlar vardır. Kimbilir?