Halka ve sosyal demokrasiye dönüş


CHP’de yeni bir dönem, Kemal Kılıçdaroğluyla başladı. İkinci Kemal dönemi demek, CHP’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e haksızlık olmasın, ancak 1970’lerin Bülent Ecevit ruhunun partiye geldiğini söylemek dünkü Kurultay’dan sonra mümkün. Konuşmasını bitirip kürsüden inerken Ecevit’in o dönemki simgesi olan kasket ile ‘tacidar’ olması da bunu simgeliyordu adeta. Rahşan Ecevit’in Kurultay’a gelerek cazibe adresin, göstermesi de simgesel önemi yüksek bir gelişmeydi. Konuşması ardından salonun önünde, çiseleyen yağmur altında karşılaştığımız Arif Sağ, dokunsan ağlayacak durumda “Otuz yıldır beklediğimiz sesi duyduk” diye bir cümlede içini döktü. Kurultay salonuna girişinde ismi okunduğunda en çok alkış alanlardan birisi olan DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi “CHP solu hatırladı” dedi, “Yüzünü halka döndü”. Ama Kılıçdaroğlu’nun dün CHP’de halkçılığın, sosyal demokrasinin yeniden canlanması anlamına gelen Kurultay konuşması, yalnızca CHP tabanını, sosyal demokrat tabanı değil, onun dışında kitleleri de etkileyecek gibi. Konuşmasının en önemli yanı Nazım Hikmet’in “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine / Bu hasret bizim” dizeleri ile biten konuşmasının hemen ardından, önemli bir sağ partide siyaset yapan bir arkadaşım telefon kısa mesajında aynen şunları yazmıştı: “Halkın infialini duymuş. Çok içten geldi. İdealizmi yeniden canlandırdı. Tüylerim diken diken oldu heyecandan. Düzgün, içten, samimi bir adam.” Kılıçdaroğlu’nun CHP’de yeni dönemi duyuran konuşmasının en önemli yanı, ağırlığı işçilere, işsizlere, emeklilere veren, sosyal haklara, yoksullukla mücadeleye veren bakışı oldu. Kürsüye ‘Başbakan Kemal’ sloganları altında çıkan Kılıçdaroğlu, konuşmasına çarpıcı bir cümleyle başladı: “Geliyoruz, iktidara geliyoruz.” CHP’lilerin duymak istediği ses tam olarak buydu. Devamı da değişik geldi. Kılıçdaroğlu, belki AK Partililerin hoşuna daha çok gidecek şekilde konuşmasını laiklik-Silivri eksenine oturtacak yerde, ‘Emeğin başkenti Zonguldak’tan’ girdi, işsizlikten, artan yoksulluktan, emeklilerden, esnaftan çıktı. AK Parti’nin mağdur edebiyatı yapıyor olmasının, iktidardayken zenginleşmeleriyle ‘yedi yıldızlı otellerde tatil’, ‘beş yıldızlı otellerde düğün’ yapıyor olmalarıyla çeliştiğini anlattı. Buna karşın, ‘İktidarımızda Özel Yetkili Mahkemeler kalkacak’ gibi özgürlükçü mesajlar da vermekten geri durmadı. CHP tabanının ‘Faşizme geçit yok’, ‘Halkın devrimcisi olacağız, çünkü halk için çalışacağız’ gibi sloganlara ne kadar susamış olduğu, bu sözleri ettiğinde salondaki ve dışarıdaki binlerce insanın verdiği çoşkulu tepkiden belliydi. Özetle, Kılıçdaroğlu konuşmasıyla en çok bundan böyle yüzünü daha çok halka dönen bir CHP’ye dönüş yapıldığını anlatmak istedi. Bu mesaj da kitle tarafından aynen böyle alındı ve benimsendi. Psikolojik kırılmaya doğru Kılıçdaroğlu dün yapılan TOBB Kongresi’ne gönderme yapmayı da ihmal etmedi. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun geçen yıl Başbakan Tayyip Erdoğan’a, Türkiye otobüs üretirken Yunanistan bu otobüsleri satın alırken biz neden dışarıdan ve daha pahalıya otobüs alıyoruz’ demesini hatırlatırken, Türk sanayicisine de sahip çıkmak istediğini göstermeye çalıştı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın TOBB konuşması başladıktan bir süre sonra yalnızca başında vefakâr eski danışmanı Akif Beki’nin bulunduğu Kanal 24 tarafından canlı verilmeye devam etti. TRT dahil bütün televizyon kanalları, asıl haberin olduğu yere, CHP Kurultayı’na bağlanmışlardı. (Bu arada TRT’nin Kurultay’da nesnel habercilik yaptığını ve bu Kurultay’ın belki de TRT ile CHP arasındaki buzların erimesine vesile olacağını bir kenara kaydetmek lazım.) Bir de bu ‘Recep’ meslesi var. Başbakanın ismi, malum, Recep Tayyip Erdoğan. Alışkanlıkla da son 7 küsur yıldır Tayyip Erdoğan deniyor. Kılıçdaroğlu, konuşmasına ‘Recep bey’ ile başladı, baktı bu söylem salonda kıkırdamalara yol açıyor, ikide bir sözü Recep bey’e getirmeye başladı. Karizması yok diye eleştirilen Kemal Kılıçdaroğlu, kısa sürede yıllanmış hatipler gibi bu ‘Recep bey’ ile Kurultay izleyicisinin dikkatini istediği gibi yönlendirmeye başladı. İyi metin yazarlarıyla, Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a yalnız siyasette değil, hitabette de dişli bir rakip olabilir. Değişim vitrinde kalmayacaksa CHP 33’üncü Kurultayı ile bir dönüşüm gerçekleştirdi. Deniz Baykal’ın gidişi son derece kötü bir olayla oldu, ama bu musibetten CHP adına bir hayır doğdu, dünkü Kurultay’a bakılacak olursa. Bir hafta önce Ankara’ya gelmeyi düşünmediğini söyleyen, Kars’tan Muğla’ya, Kahramanmaraş’tan Samsun’a pek çok partili ile konuştum; Kurultay salonuna girememiş, dışarıda yağmur altında içeride yapılan konuşmaları ekrandan dinliyorlardı. CHP en son 6 Mayıs 1972’deki Kongre’de Bülent Ecevit’in genel başkanlığı efsanevi İsmet İnönü’den almasıyla köklü bir dönüşüm yaşamıştı. Değişimin sebebi, CHP’nin 12 Mart 1971 askeri darbesine karşı tavır almamış olmasıydı.CHP tabanı, bürokratik bir devletçilik anlayışına giren CHP yönetimine ince ayar vermiş, halkçı ve sosyal demokrat, ya da daha sevilen deyimle, demokratik sol çizgiye çekmişti. Dünkü Kongre de acaba böyle bir ince ayar mı? CHP tabanının partiyi bürokratik, devletçi olmaktan çok, halkçı ve demokratik sol çizgide görmek isteyerek verdiği bir ayar mı? Her halükârda dün yalnız CHP’ye değil, Türk siyasetine yeni bir hareket geldiği görüldü.
<< Önceki Haber Halka ve sosyal demokrasiye dönüş Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER