Acı çok olunca lâf da çoğalıyor.
Başbakan'ın sükûneti hepimize örnek olmalı; itidal çağrısı takip edilmeli. Bu yüzden Başbakan'ın medya yöneticileri ile dün yaptığı toplantı büyük önem taşıyor.
PKK bir
propaganda savaşı yürütüyor. Askerleri, sadece propaganda olsun diye öldürüyor.
Saldırının asıl başarısı
gazete manşetlerinde, televizyon haberlerinde alınıyor. Halkta uyandırdığı infial ve tepki, bu saldırıyı referans alarak edilen her kem söz canileri amacına bir adım daha yaklaştırıyor.
Tekrar, üzerinde sakin sakin düşünelim. PKK son saldırıyı
Çukurca'yı ele geçirmek için yapmadı. Döktüğü kanla bize acı vermek ve feryadımızı dinlemek için yaptı. Ben katilimin yüzüne bakarak neden
gözyaşı dökeyim? Cenazelerdeki feryatları dinleteyim? O boy boy duygusal sahneleri seyrettireyim? Terör haberinin kendisi,
terörün gerekçesi. Neden eline bu gerekçeyi vereyim? Bu yüzden medyanın sorumlu ve ilkeli davranması gerekiyor. Daha önce Rusya'yı örnek vermiştim. Terör haberleri ve askerî kayıplar Rusya'da sadece İçişleri Bakanlığı'nın rutin istatistikleri olarak verildi. Ne gazeteler ne de televizyonlar bu haberleri 'görmedi'. 'Halkın haber alma özgürlüğü ne olacak?' diye soranlara, haber yapmakla infiale yol açmak arasındaki farkı anlatmak gerekiyor. Önceki
akşam bir haber kanalının sorumlusu ile bu konuyu konuşuyorduk. "Herkes aynı şekilde verse sorun yok; ama birileri dışarıda kalınca olmuyor." diyordu.
Medyanın temel problemi
reyting kaygısı. Biri verirse, diğeri zararlı çıkıyor. Başbakan'ın basın ahlak ilkelerine vurgu yapan müdahalesi ve medyayı bir centilmenlik anlaşması yapmaya
teşvik etmesi, terörle mücadelenin en kritik cephesinde önemli adımlar.
Acı büyük olunca spekülasyonlar da çoğalıyor. PKK Çukurca saldırısını bir
zafer olarak takdim ediyor. Bu saldırının peşinden yükselen güvenlik zaafı sorgulamaları, bu iddiaya
destek veriyor. Gerçekten teröre karşı esaslı bir güvenlik zaafı var mı?
PKK'nın kendi kaynaklarında sıralanan analizler, bu saldırının bir huruç harekâtı olarak yapıldığını gösteriyor.
Hükümet PKK'yı diplomatik, siyasî ve toplumsal bir kuşatma altına aldı. 14 Temmuz'da PKK'nın başlattığı savaş en önemli sermayesini, kitle desteğini eritti. Sivil
hedeflere yönelik saldırılar
Kürt vicdanında yaralar açtı. Süren savaşın amacı konusunda mantıklı bir gerekçe gösterilemedi. Mao, kır gerillasını balığa benzetir. Balığın yaşamak için ihtiyaç duyduğu şey ise su, yani
halktır. Halk desteğini kaybetmek PKK'nın nihaî hezimetidir. KCK tutuklamalarına halktan hiçbir tepki gelmemesi, tersine süren savaşa karşı örgüte isyanın yükselişi denizin tükendiğini gösterdi. Hükümet PKK ile mücadeleyi entegre bir stratejiye bağladı. Özellikle diplomasi ayağı güçlendi.
Türkiye artık 1990'ların Türkiye'si değil. Halkına daha fazla zenginlik
vaat eden, dışarıda da hükmünü yürüten bir devletin çatısı altında yaşıyoruz. PKK savaş başlatınca
faili meçhul cinayetler olmadı. Köyler boşaltılmadı. Devlet vatandaşının canını yakmadı. Tersine hükümet ısrarla 'hukuk ve
demokrasi içinde kalmak' standardını ısrarla vurguladı ve uyguladı. PKK etrafında işte bu yumuşak gücün kuşatması giderek daraldı. PKK ise bildiği tek yöntemle bu kuşatmayı yarmak için bir saldırı düzenledi. Peki, bu saldırı hedefine ulaştı mı? Bu sorunun cevabını biz vereceğiz. Daha doğrusu amacına ulaşmadığını sakin ve soğukkanlı duruşumuzla göstereceğiz.
PKK, askerî olarak
tasfiye edilemeyeceğini ispatlamak derdinde. Askerler savaş tabirleri ile konuştukları için bu dile bizler de alıştık. PKK'nın saldırıları
teknik anlamda bir savaş değil. Halkın içinde saklanmak, ondan aldığı destekle vurmak,
sivil hedeflere yönelip yıpratıp usandırmak için
silah ve
bomba kullanmak bildiğimiz türden bir savaş olarak görülmemeli.
Sınır ötesinden silahlarıyla 150 kişilik bir grup elini kolunu sallayarak gelip, askerî birliğe saldırmıyor. Silahlar ve
mühimmat saldırı noktalarına daha önce konuyor. Geçişler, halktan birileri gibi yapılıyor. Bu tür saldırılara karşı gerçek başarı, her şeye rağmen içinde saklanan militanı hedef alırken halka zarar vermemekle ölçülüyor. Hükümet son üç ayda bunu başardı. Öyleyse bu savaşın gerçek galibi PKK değil. Terör halkı korkutmak ve kazanmak için yürütülür. PKK, Çukurca saldırısı ile halkı kazandı mı?
Bu saldırı PKK için, kuşatmaya karşı bir huruç hamlesi idi. Diplomatik, siyasî ve toplumsal tabloya bakarak PKK'nın
kazanç veya başarı peşine değil, can derdine düştüğünü teslim etmek lâzım.