HSYK’da tam bir “kast sistemi” var. Dikkat ederseniz, kurulun başkanı ve müsteşarı dışındaki diğer kurul üyeleri hep birlikte hareket ediyorlar. Hiç birbirlerinden kopmuyorlar. Özellikle başta
İstanbul,
Diyarbakır ve
Erzurum olmak üzere özel yetkili mahkemeler ve savcılıkların yapısını tamamen değiştirmeye yönelik girişimlerde bulunuyorlar.
Kurul Başkanı sıfatıyla
Adalet Bakanı ve kurulun tabii üyesi
Adalet Bakanlığı Müsteşarı buna direniyor.
Adalet Bakanlığı bu durumu yürüyen davalara doğrudan müdahale etmek biçiminde değerlendiriyor. HSYK’nın yüksek yargıdan gelen beş üyesinin özellikle
Ergenekon savcıları konusunda sergiledikleri tavrı ideolojik buluyor.
Başbakanın da “ideolojik yaklaşım” biçiminde değerlendirdiği HSYK üyelerinin bu girişimleri haliyle derin bir
krizi tetikliyor.
Bazıları kriz çıkmasın diye Adalet Bakanı ve Müsteşarın her denilene onay vermesi gerektiğini söylüyorlar. İlginç!
YAŞ’ta da kriz çıktığında Başbakanı suçlamışlardı. Manidar!
En çok neye kızıyorum biliyor musunuz? Kendileri körkütük
yandaş, hem de ideolojik fanatizm düzeyinde AK Parti’ye/Başbakana karşıt olanların, “yandaşlık” üzerinden edebiyat yapmalarına. Dahası, hem krizi tetikleyen bir dil kullanıp hem de kriz çıkartmakla başkalarını suçlamaya.
Kurul Başkanı sıfatıyla Adalet Bakanı’nın söz konusu HSYK üyelerinin bu yöndeki önerilerini geri çekmesini
demokrasi ve hukuk mücadelesi adına çok doğru ve yerinde buluyorum. Buna teslim olunması halinde bundan sonra hiçbir
özel yetkili savcı veya mahkemenin Ergenekon vb davalarda gerekli hukuki cesareti bulabilecekleri kanaatinde değilim.
Geri çekilen bir kurul kararı olmadığına göre hukukilik tartışması yapmak bile ideolojik bir bakış açısının ürünüdür.
HSYK sonuçta idari bir kuruldur. Taslak veya öneriler kararlaştırılmadığı sürece idari bir işlem hükmündedir. Ortada bir kurul kararı olmadığına göre tamamlanmış bir işlem de yok demektir.
Çarşamba akşamı İstanbul’da görüştüğüm Adalet Bakanı
Sadullah Ergin, “Danıştay’ın bu tür idari işlemler konusunda verdiği kararlar ortadayken yaptığımız işin hukuki olmadığını iddia etmek doğru değildir” cevabını dikkatinize sunmak isterim.
HSYK başkanvekili kurul adına konuşabilir mi?
Olayın gözden kaçan asıl boyutu, kurulda ortaya çıkan çift başlılığın giderek
kanun tanımaz bir boyuta taşınmış olmasıdır. HSYK toplantısının ardından konuşan
Başkanvekili Kadir Özbek, “Mücadelemiz devam edecek” diyor.
Kamuoyu karşısında sergilenen bu
siyaset kokan restleşme dili kanuna uygun mudur? Anayasa’nın 159. maddesi HSYK’nın görev ve yetkilerini sıralıyor.
13. 05. 1981 günlü 2461 sayılı kanunla kurulan Kurul’un uyması gereken esaslar da belli.
Mahut kanunun 9. maddesi aynen şöyle der: “Kurulu temsil ve Kurul adına beyanda bulunma yetkisi Başkana aittir.”
Bunu anlamak veya
tefsir etmek için
hukukçu olmaya gerek yok sanırım.
Başkan dururken bir başkasının Kurul adına konuşmaması veya Kurul’un gizli kalması gereken işlemleri konusunda beyanatta bulunması gerektiği apaçık zikredilirken, “Mücadelemiz sürecek” demeçlerinin verilebiliyor olması ne anlama geliyor?
Ha, geçmeden hatırlatayım: Kanunun 16. maddesi kurulda yapılan işlemlerin veya bunlarla ilgili görüşmelerin gizli olduğunu belirtir.
Hem “
gizlilik” hükmü var, hem de kurul adına beyanda bulunma yetkisinin Başkana ait olduğu hükmü var. Gerisini varın siz yorumlayın.
Benden günah gitti
Süheyl Batum!
Beni mahkemeye vermişsin tazminat talebiyle. Haber Türk’te sadece Ergenekoncu-ulusalcı düşünceleriyle tanınan Süheyl Batum gibi isimlerin
CHP’ye alınmasının
yeni dönem CHP siyaseti konusunda yeterince ipuçları verdiğini söylediğimi hatırlıyorum. Bu sözlerimden dolayı kırıldığını söyleseydin gereğini yapardım.
Hem o sivri dilinle beğenmediğin herkese hakaretler yağdıracaksın, hem de şikayetçi olacaksın! Pes vallahi!
Sana bir şey söylensin istemiyorsan sen de diline sahip olacaksın... Kural budur...
Haber Türk’te katıldığımız bir oturumda, “
Cumhuriyet düşmanı, vatan haini ve bölücü!” diye suçlamalarda bulunduğun halde
Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki tanışıklığımızın hatırına mahkemeye başvurmamıştım. Madem istedin, sıra bende!
Mahkemelerde hesaplaşmak ikimizin de ne işine yarayacaksa artık!
Bilesin ki ben her zaman aydınların özgürce konuşmasından/tartışmasından yanayım.
Mahkemeye ne gerek var?