Cuma sabahı İstanbul’dan
Erbil’e uçarken hava berbattı.
Yağmur, gök gürültüsü,
fırtına,
soğuk...
Erbil’e indiğimizde günlük güneşlik bir hava... Üzerimdeki palto iğreti durmaya başladı...
Birden akşamın ilerleyen vaktinde çiseleyen yağmurla Erbil bir başka güzelleşti...
Erbil’i ilk görüşüm değil bu. Daha önce defalarca gördüğüm bir kadim şehir.
Kürtlerin Hewler diye andığı, içinde Türkmenlerin, Asurilerin, Müslümanların ve Hristiyanların barış içerisinde yaşadığı bir değişim.
Geçmişte gördüğüm Erbil ile bugünkü Erbil arasında yüzyıl farkı var nerdeyse.
Erbil’de Barzani’nin
Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) kongresini izlemek için bulunuyorum. Bu satırları yazdığım saatlerde henüz kongre başlamadığı için izlenimlerini daha sonraya bırakıyorum.
1993’te de KDP’nin kongresini izlemeye gelmiştim. O günkü Erbil harap haldeydi.
Saddam rejimi hala ayaktaydı. Ama Saddam güçlerinin
Irak Kürdistanı diye bilinen bölgelere uçuş ve giriş yasağı vardı.
O tarihte Kürdistan bölgesini boydan
boya dolaşmıştım.
Kimyasal bombalarla soykırıma tabi tutulan Kürt halkının trajedisinin yanısıra yoksunluğu ve yoksulluğu gözlerinden okunuyordu.
Geleceğe dair bir belirsizlik herkesi derinden düşündürüyordu.
Kimyasal soykırımla özdeşleşen
İran sınırındaki Halepçe’yi ziyaret ettiğimde korkunun ve yoksulluğun tüm boyutlarını derinden gözlemleme imkanı bulmuştum.
O günkü Kürdistan’ın yerinde yeller esiyor. Müthiş bir değişim, olağanüstü bir kentleşme süreci gözlemleniyor.
2005’de gördüğüm Erbil’e 2007’de gittiğimde şaşırmıştım. İki yıl içindeki değişim büyüleyiciydi.
2010 Aralık’ında geldiğim Erbil ise 2007 yılında gördüğüm Erbil’den çok farklı.
Bu değişim, havaalanından itibaren başlıyor. Erbil Uluslararası Havaalanı, görülmeye değer bir güzellikte.
Göz kamaştıran bir değişimle karşılaşıyorsunuz her yerde.
Caddeler, bulvarlar,
modern alışveriş merkezleri, beş yıldızlı oteller, görkemli binalar... Şehir içinde gözlemlenen diğer imar faaliyetleri de cabası...
Şimdiden büyüleyici bir kente dönüşmüş Erbil. Çok değil beş yıl on yıl sonra Erbil bütün bir bölgenin cazibe merkezi haline dönüşecek.
Erbil’deki bu değişim, Kürt yönetiminin her alanda kat ettiği başarının da bir öyküsü gibi.
Biraz sonra KDP’nin kongresini izlemek üzere salona gireceğim.
Dünyanın dört bir yanından çok seçkin konuklar gelmişler.
Kongre salonunun görkemine diyecek yok.
1993’teki salonu hatırlıyorum da, nerden nereye!
Burada konuştuğum KDP’li yetkililerden edindiğim izlenim, KDP’nin de kendini kökten değiştireceği yönünde.
Bu kongre, değişimin/yenileşmenin kongresi olacak.
O eskinin politbüro mantığıyla yönetilen geleneksel KDP’si yerine, her kesime açık ve özellikle de
genç ve eğitimli kuşakların yeni yönetime taşınacağı değişimden ve yenilikten yana bir modern demokrat KDP’nin sahneye çıkacağı söyleniyor.
Erbil’le Ankara’nın yolunu dostlukla ve kardeşlikle döşeyen yeni bir değişim siyasetine ihtiyaç var diyorum.
AK Parti’den bu kongreye üst düzeyden katılımın gerçekleşmiş olması, Ankara’daki Hükümetin Erbil’deki yönetime duyduğun ilginin ötesinde bir anlamı var.
AK Parti Hükümeti’nin
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun Pazartesi başlayacak Erbil ziyaretinin de bu anlamda önemi büyük.
Erbil’e
Başbakan Erdoğan da mutlaka gelmeli diyorum.
Erdoğan’ın Erbil ziyaretinin anlamını işte o zaman bütün dünya görmüş olacaktır.
DERİN OYUN
Lafı uzatmayacağım. Diyeceğim şu:
Ergenekoncu yapı, seçimlere doğru giderken düğmeye bastı.
Öğrenci olayları derin bir tezgahın ifadesidir. Gayet başarıyla yürütülen
psikolojik harekat, bu derin oyunun bir parçası niteliğindedir.
Ergenekoncu yapının dışarıdaki faal unsurları, gerçekte dibine kadar demokratik değişim sürecine karşı çıkan sol kisvesindeki ulusalcı-statükocu öğrenci kesimi harekete geçirerek bir
kaos sürecinin oluşmasını istiyorlar.
Biz bu filmi daha önce görmüştük. Figüranları değişti sadece.
Bunun böyle olduğunun çok yakında belgeleri o gizli kapaklı yerlerden karşımıza ıslak imzalarıyla çıkarsa hiç şaşırmayın derim.