Şimdi birileri kalkıp “
CHP, Ergenekon’un partisidir!” derse Kılıçdaroğlu ne der bu iddia karşısında?
Celallenmezse sizce?
“İspatlamayan namerttir!” naralarıyla yeri göğü inletmez mi?
Peki aynı şeyi
Başbakan yaptığında niye saygıyla bağdaşmayan bir dille hastanenin yolunu gösteriyor?
CHP lideri
AK Parti-
Hizbullah ittifakını ispatlayabilir mi?
Koltuğunun altında dosyayla dolaştığı bilinen Kılıçdaroğlu bu konudaki dosyayı açsa da öğrensek.
Ben söyledim oldu işi değildir
siyaset.
Kendisinin de, bölgeden taşıdığı siyaset acemisi yardımcısının da dediği şu:
“Bölgedeki halka sorun, onlar size söylerler!”
Bu mudur
delilli-ispatlı konuşma Allahaşkına?
Delil olarak ileri sürdükleri tek şey, AK Parti
Batman milletvekilinin Hizbullahçılara ait olduğu iddia edilen yasal bir derneği ve vakfı ziyaret etmiş olması.
Peki Kılıçdaroğlu Diyarbakır’da hangi STK’larla görüştü?
Kendisi bilmiyorsa Diyarbakırlı yardımcısına sorsun öğrensin, o STK’ların tamamına yakınının
PKK’yla organik/ideolojik/siyasi ilişkisini.
DTK’nın başındaki
Ahmet Türk geçmişte kendi partisinin grup başkanvekiliydi.
BDP’de şu an milletvekili olan birçok insan da geçmişte CHP’de siyaset yapıyordu.
Bir AK Parti vekilinin kendi ilindeki yasal derneklere ayrımsız ziyarette bulunmasını delil olarak göstermek nasıl bir mantıktır anlamak mümkün değil.
***
CHP, mecliste grubu bulunan PKK’nın partisini yasal ve meşru kabul ediyor mu etmiyor mu?
Bizzat Öcalan’ın talimatıyla kurulan ve doğrudan Öcalan’dan aldığı talimatla faaliyetlerini sürdüren Diyarbakır’daki -kendisinin de temsilcilerini kabul edip görüştüğü- STK’ların bir kısmını yasal ve meşru kabul ediyor mu etmiyor mu?
Önce çıkıp bunu açıklasın da
bilelim...
CHP lideri ilkesiz ve üslupsuz bir mecrada yürüyor.
Bir yanda Öcalan’ın kitlesine yeşil ışık
yakmak, öbür yanda AK Parti’yi siyaseten köşeye sıkıştırmak amacıyla Öcalan’ın kaç zamandır gündeme getirdiği “Hakikatleri
Araştırma Komisyonu”na sahip çıkmak, hangi ulusalcı si
yaset anlayışıyla bağdaşıyor acaba?
Daha dün “
Demokratik Açılım” lafı edildiğinde, “Öcalan’la kol kola giriliyor,
ülke parçalanmak isteniyor, biz bu bölücü/yıkıcı projeye katkı sunmak istemez!” diyen CHP’nin kendisi değil miydi?
İlke bunun neresinde?
Tek parti dönemine sahip çıkma, önceki CHP yönetimlerine sahip çıkma, bir tek yeni dönemdeki CHP’nin söylediklerini esas al yaklaşımı CHP’yi ilkesiz ve köksüz bir parti konumuna düşürmez mi? Böyle bir partiyi kim niye ciddiye alsın Allahaşkına?
Hadi hakikatleri araştıralım, ama CHP’nin o ceberrut tek partili döneminden itibaren araştıralım. CHP çıkıp kendi devr-i iktidarında yapılan o insanlık dışı anlayışlardan ve zulümlerden dolayı
özür dileme erdemliliğinde bulunabilir mi?
Şimdi kalkmış meclis
seçim için kendini tatile uğurlamak üzereyken “Hakikat Komisyonu” önerisinde bulunuyor. Bir de sınırlama getiriyor. Diyor ki hazret, 80 sonrası faili meçhuller araştırılsın.
Diyelim ki araştırıldı ve yeni Silivri’ler kuruldu. Peki CHP’nin yeni Silivrilerin avukatlığına soyunmayacağının garantisi verebilir mi CHP’nin yeni siyasetçisi? Hem bu sınırlama niye? Tabii ki 80 sonrasının zulümleri araştırılsın ve failleri tez elden bulunup cezalandırılsın. Peki Seyyid Rıza,
Bediüzzaman Said
Nursi,
İskilipli Atıf Hoca için kim
hesap verecek?
Munzur’da Zilan deresinde günlerce akan masum kanın hesabını kim verecek?
CHP ya çıkıp reddi
miras etmeli, ya da özür dileme erdemliliğinde
bulunmalı.
İkisinden birini yapmayan CHP’nin ilkeselliği de, samimiyeti de sorgulanır.
***
CHP lideri AK Parti-Hizbullah ittifakını ispatlayamazsa kendi mantığına uygun sorularla karşı karşıya gelir. Sözgelimi, geçmişte CHP-PKK ittifakına dair soruların muhatabı olur. PKK’nın partisini aleni “
seçim ittifakı”yla nasıl meclise taşıdığının hesabı sorulur kendisine. CHP ne yazık ki ilkeler üzerinden siyaset yapmıyor.
CHP ilkesiz siyasi atraksiyonlar, kısır ve asılsız suçlamalar, düzeysiz saldırı ve taktikler üzerinden siyaseten sonuç alabileceğine inanıyor. CHP’nin de, siyasetin de içine düşürüldüğü bu hal içler acısı.