Belki Türkiye'de bir ilk daha gerçekleşti ve
derin devleti anlatan bir film vizyona girdi. Pana
Film yine çok önemli bir filme
imza attı.
Kurtlar Vadisi Irak'tan sonra yaşadığımız coğrafyanın gerçeklerini anlamamıza yardımcı olacak Gladio filmi seyirciyle buluştu. Bir derin devlet ajanının, yıllarca bilmeden de olsa
hizmet ettiği derin çete ile hesaplaşma hikâyesini seyrederken
Özal'ın son günlerinden Özal sonrasına Türkiye'de dönen dolapları, faili meçhullerin nasıl ifşa edildiğine
tanık olacaksınız. Daha önce Türkiye'de bu tür filmlerin çekilebilmesi mümkün değildi.
12
Eylül öncesi Gladio'nun oynadığı oyunlar henüz tam olarak ortaya dökülmedi. Ancak Turgut Özal'ın
cumhurbaşkanı olmasından sonra bir kere daha aktif olarak devreye giren Gladio'nun, Türkiye'nin 90'lı yıllarını nasıl da kararttığını, ne tür karışıklıklara sebep olduğunu, nasıl tertipler içinde bulunduğunu çok iyi anlatıyor... Ancak her şeye rağmen bu filmin bir kurgu olduğunu da unutmamakta yarar var.
Amerika ve Avrupa'da devlet-istihbarat-
iktidar ilişkilerini kurgusal olarak işleyen pek çok filmi bulmak mümkün. Bu kurgusal filmlerin; ülkelerin şeffaflaşmasında ve demokratik geleneğin oluşmasında bir hayli katkısının olduğu reddedilmez bir gerçek. Silah, uyuşturucu ve faili meçhuller özellikle Amerikalı senaristlerin ilgisini her zaman çekmiştir. Hele d
e devlet zırhına bürünerek daha kolay
eylem yapabilmesi, derin yapıların iktidarları değiştirmeye teşebbüs etmesi, illegal örgütlerle gizliden gizliye
işbirliği yapması, senaristler kadar izleyicinin de çok ilgisini çekti. Kuşkusuz
Ergenekon gibi derin çeteler sadece Türkiye'ye mahsus yapılar değil. Ergenekon'un aslında Gladio'nun Türkiye'deki uzantısı olduğunu dikkate alacak olursak Batı ülkelerinde de çok güçlü derin yapıların var olduğunu söylemek mümkün olur.
Bu açıdan bakıldığında Kurtlar Vadisi Gladio çok önemli bir görevi yerine getirmiş oluyor. Derin devletin işleyişiyle ilgili -kurgu da olsa- izleyicilere bir fikir veriyor olmasını Türkiye'nin şeffaflaşma sürecine katkı olarak değerlendiriyorum. Ancak bundan daha önemlisi, bugüne kadar dokunulmayan, kapağı açılmayan bir konu üzerine film yapabilme cesaretinin gösterilmiş olması. Türkiye'de bu tür konulara daha önce diziler üzerinde kısmen değiniliyordu. Deliyürek ile başlayan süreç daha sonra Kurtlar Vadisi ile devam etmişti. Ancak sinemanın dili ve etkileyiciliğinin dizilere göre çok daha fazla olduğu ortada.
Gladio'nun vizyona girdiği gün derin devlet-çete işlerini gündemimize belki de ilk getiren Ömer Lütfi Mete'nin vefatı da kaderin bir cilvesiydi. Galada bir konuşma yapan Raci Şaşmaz, "Bizim ustamızdı, bizi yetiştiren adamdı. Acımız çok büyük." diyerek filmi Ömer Lütfi Mete'ye ithaf etti. Yıllardır tanıdığım
Hasan Kaçan'ı da hiç bu kadar üzgün görmemiştim.
Pana Film hakikaten çok tarihî işler yapıyor.
Necati, Raci ve Zübeyir Şaşmaz kardeşler, Cüneyt Aysan, Bahadır Özdener, Hasan Kaçan, Mehmet Canpolat'ı buradan
tebrik etmek lazım. Rahmete koşan Ömer Lütfi Mete'ye de hak ettiği duaları gönderme zamanı.