Bir mahalle düşünün; tam bir kovboy hukukunun hüküm sürdüğü, yani silahın güçlü, hızlının haklı olduğu bir mahalle... Hak yok hukuk yok, kimin sesi daha cırtlaksa, kimin ses telleri diğerlerini bastırıyorsa o haklı durumda.
Seri
katiller her gün birilerine karşı
operasyon yapıyor. Elinde medya silahı ile mahallenin yerlilerine ateş edip öldüren bu kabadayılara, günün birinde birkaç savcı 'dur' diyor. Bereket ki bu kez mahalle sakinleri bu savcıları Doğan Öz gibi yalnız bırakmıyor.
Savcılar mahalleyi kana bulayanlarla onlara
yardım ve yataklık edenlere karşı amansız bir mücadeleye giriyor.
Mahallenin
seri katili 'korkuyorum' diye feryat figan geziyor. Bulduğu her mikrofona 'korkuyorum' diyor, korkuyorum, fena halde korkuyorum... Soru şu: Seri katil niye korkar? Birincisi savcıların gelmesinden korkar. Hele de bugüne kadar onu koruyup kollayan, besleyip büyüten büyüklerinin sıcak elleri ve o sıcacık ellerin büyülü korumasını hissetmiyorsa durum çok daha korkutucudur. İkincisi, savcıların
hesap sormaya kalkışmasından, eski yeni defterleri karıştırmasından korkar.
Ne oluyoruz beyler! Seri katillerin korktuğu yerde siz niye korkuyorsunuz? Her gün içimizden birilerine operasyonların olduğu mahalle bu mahalle değil mi? Bu mahallede çocuklarımız kovboylar tarafından katledilmiyor muydu? Yalan dolan, tehdit ve fişlemeyle herkesin hizaya getirildiği bir mahalle değil miydi burası? Hukukta 'ben Ahmet'i tanırım iyi çocuktur, böyle şeyler yapmaz' gibi bir çıkarsama olamaz. Adamın birisini cinayetten tutukluyorlar, birileri sürekli bağırıyor; 'ben falanı tanırım, o öyle bir şey yapmaz' diye... Hukuk böyle işlemez. En azından evrensel hukuk kuralları böyle işlemez.
Sanıklara savcının sorduğu 50 sorudan üç tanesini alıp da, 'böyle soru mu sorulur, bu sorular uyduruk sorular' gibi sözlerle gerçeği gizlemeye çalışmak, kamu vicdanında istifham oluşturmaya çabalamak neyle izah edilir ki? Ya bunu yazanlar hayatlarında hiç
sorgulama görmemişler, en azından film bile seyretmemişler ya da kasıtları gerçekleri çarpıtmak...
Üstelik muhalefete bina ettiğiniz doğrularınız da gerçek çıkmadı. Ne diyordunuz,
Ahmet Şık,
Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'e ait günlükleri
Nokta dergisinde yazmıştı. Böyle bir kişi nasıl olur da Ergenekon'dan tutuklanırdı! Bu günlükleri yazan kişinin Ahmet Şık olmadığını, aksine onun günlüklerden ancak dergide yayınlanınca haberdar olduğunu, derginin o dönemki yayın yönetmeni Alper Görmüş yazdı.
Bilesiniz ki bu mahalle artık
seri katiller istemiyor. Bu mahallede artık
şantajcılara, düğmecilere yer yok.
Çetelerin yazıp da hazır hale getirdiği birtakım uyduruk kitaplara
imza atıp yayınlayanlardan mahalle halkı yaka silkiyor artık.
Bu mahallede yaşayanlar, rejimi koruma kisvesi altında, darbecilere şartların oluşturulması gayretlerinden bir hayli yılmış ve bıkmış durumda. Çağdaş bir mahallede yaşayacağım diyorsan çete kurmayacaksın, darbecilerle iş tutmayacaksın, şantaj yapmayacak,
iftira atmayacaksın.