Hani bu mayınları
PKK döşemişti? Hani teröristler
Kuzey Irak'tan sızmış ve zamana ve konjonktüre pek de uygun bir şekilde mayınları döşeyip çocuklarımızın canını yakmıştı?
Anaların yüreklerine kezzap döken o kahrolası mayınları, o alçak silahı teröristler döşemişti hani? Ne kadar da kendinden eminlerdi söylerken... Sanki teröristleri kamerayla adım adım takip etmişler, nasıl döşediklerini bile gözlemlemişlerdi. O anda bir yürekli çıkıp da; 'bu kadar emin bilgilerle konuşuyorsunuz, niye çocukların o mayınlara basmasına engel olmadınız?' demiyordu.
Başkasının acısına ne kadar da kolay katlanıyor insan. Aslında buna acı denir mi bilemiyorum. Neticede bir Power Game! Ölenler de bir bilgisayar figüründen başka bir şey değil, öldürenler için...
Bilgisayar belleğinde sadece yedi
personel kaybı olarak yer alacaklar. Sadece yedi personel kaybı... Power Game'de, oyunu oynayanlar verdikleri ile aldıklarının hesabını yaparlar ve aldıkları çoksa ve verdikleri kendi canları değilse kolayca ondan vazgeçerler.
Onlar en çok cenazelerin ne işe yarayacağıyla ilgilenirler. En çok 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez' sloganı atılmasından hoşlanırlar. Ne kadar şiddetli ve ateşli olursa o kadar işlerine gelir. Tansiyon ne kadar yükselirse herkesi o kadar yola getirmek mümkün olur. Hayatını kaybedenlerin, soru sormayacak, derdini içinde ve sessizce yaşayacak, mütevekkil ailelerin çocukları olmasında büyük fayda vardır. "
Vatan sağ olsun" diyecektir. Başka bir söz söyleme tercihleri yoktur zaten bunların... Öyle Nişantaşı, Alsancak, Çankaya'da oturanlar kolayca
boyun eğmez olanlara... Üstelik oralardan çıkarsa kendi çocuklarına da denk gelebilir; ne olur ne olmaz...
Yedi canın üzerine bir
bardak su içirecekler önce... Sonra anaların-babaların yürekleri kavuran acılarına çok da aldırmadan ağızlarından 'vatan sağ olsun' diye bir cümle alacaklar. Bak ne kadar da kolay bir şey başkasının acısına katlanmak...
Savaş ağalarının bir günlük uykularını kaçırmaya bile değmeyecek kadar kolay bir şey bu. Onların olaya bakışı belli: "Ne diyorduk; şehitler ölmez vatan bölünmez. Geçin bakayım hizaya. Ne diyorduk; şehitler ölmez vatan bölünmez. Siz hâlâ mı hizaya geçmediniz? Sayın Cumhurbaşkanı, ne demek bu meseleyi çözmek istemek? Ya sen
Başbakan; hâlâ o Kürtlerle irtibat mı kurmaya çalışıyorsun? Haddinizi aştığınızın farkında mısınız? Ne yani bu meseleyi çözeceksin ve bize ekmek kalmayacak.
Türkiye yeniden dizayn edilecek öyle mi? Yok öyle yağma. Ne diyorduk; şehitler ölmez vatan bölünmez..."
Çünkü onların yüreklerine acı düşmez, onların çocukları emin ellerde, emin yerlerde durur. Onların çocukları da kendileri gibi
ölüm kaygısı, pusu endişesi, gece nöbeti hiç bilmezler. Vazgeçtikleri canlar da zaten karşı tarafın çocuklarıdır çoğunlukla...
7 erin şehit edilmesi olayı da; tıpkı 33 erin şehit edilmesi gibi, tıpkı Reşadiye katliamı, tıpkı
Aktütün,
Dağlıca katliamları gibi... Kimse
hesap vermeyecek. Kimse '25 senedir ne oluyor o Güneydoğu'da?' diye sormayacak. Anneler, evlatlarının üzerine bardak bardak kezzap içmekten başka bir şey yapamayacak.
Belki bir gün bir ana da çıkıp o türküyü söyler: "Beni yardan ayıranın evine şivan düşe"