Problemin çıkışını hatırlayacaksınız; 29
Şubat günü
Genelkurmay, 'başlangıç ve bitiş zamanı tamamen askerî gerekçe ve ihtiyaçlara göre belirlenen harekâtın tamamen durdurulduğunu' açıkladı. Bir gün önce bir yıl bile kalınabileceğini ima eden Genelkurmay'ın bir gün sonraki açıklaması kamuoyunda şaşkınlık meydana getirmişti.
Baykal, operasyonun ABD'nin baskısıyla bitirildiğini söyleyerek çekilmeyi eleştirince ortalık karıştı.
Büyükanıt, ertesi gün "Dışarıdan baskıyla çekildiğimizi ispatlasınlar üniformamı çıkarırım." dese de Baykal, "İnanmıyorum, şüphelerim var." diyerek eleştirilerine devam etti. Tartışmaya MHP de katılmıştı. Bahçeli, Genelkurmay'ın harekâtla ilgili bildirilerde kullandığı bazı ifadelerin
terör örgütüne prestij kazandırdığını ileri sürdü. Genelkurmay, muhalefetin kendisine yaptığı eleştirilerin şaşkınlığı içinde ifadelerini daha da sertleştirerek
cevap verdi: ''Bu saldırılar TSK'nın
terörle mücadele azmine hainlerden daha fazla zarar vermektedir.'' Daha sonra Bahçeli'den Büyükanıt'ı, Büyükanıt'tan Bahçeli'yi itham edici açıklamalar geldi; Baykal
Genelkurmay Başkanı'na, Genelkurmay Başkanı Baykal'a ağır sayılacak sözler söyledi.
Bir anda
PKK'yı,
Kuzey Irak operasyonunu unutup, ülkenin en önemli isimlerinin birbirini suçlayıcı sözlerini konuşur olduk. Sanıyorum PKK da öteden kıs kıs gülerek seyretti bu durumu. Aslında bir muhalefet partisinin ülkedeki icraatlarla ilgili eleştiride bulunması gayet normal bir durum. Yani kamuoyunda daha farklı bir beklenti varsa bunu dillendirmesi, hükümet edenleri bu konuda eleştirmesi, olması gereken bir konu. Hatta savaş ya da yurtdışına ordunun yapacağı operasyonlarla ilgili olarak bu tür eleştiriler yapması da onlardan beklenen şeyler.
Garip olan ordunun bir siyasi parti gibi davranıyor olması.
Kuzey Irak'a girmenin de çıkmanın da kendisinin vereceği bir karar olduğunu düşünmesi. Oysa bu ne kadar yanlış bir anlayış. Bu ülkede de diğer çağdaş ülkelerde olduğu gibi savaş kararını
Meclis veriyor ve bütün sorumluluk hükümete ve Meclis'e ait.
Asker Kuzey Irak'tan çekilmişse buna karar verecek ve gelen eleştirileri de karşılayacak olan hükümettir. Çağdaş bir ordu da hükümetin vereceği kararlara göre hareket eder. Diğer türlü her hareket, son tartışmada olduğu gibi ülkenin gözbebeği orduyu yıpratır.
Dün
Hürriyet gazetesinde Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun açıklamalarını okuyunca da doğrusu irkildim. Eski Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu, "
Hilmi Özkök'ün Genelkurmay Başkanı olmasını istemedim. Çünkü irticayla mücadelede daha etkin bir ismin başkan olmasını istedim." diyor. İşte bu tür sözler de askerin saygınlığını tartışmaya açan konulardan birisi. Herhangi bir askerî yetkilinin çaya çorbaya açıklama yapan, her konuda bir fikri olan, sürekli kamuoyu önünde duran bir tutum içinde olması orduyu gereksiz polemiklerin içine itiyor ve büyük zarar görmesine yol açıyor.
Askerin saygın yerde durmasını bu ülkedeki herkes istiyor. Saygınlığını korumak onun durması gereken yerde durmasını sağlamakla başarılır, diye düşünüyorum.