"Siyasi
gündem" dediğimiz kısır döngüden kaçış için zaman zaman biz gazeteciler için de fırsatlar doğar.
Bu fırsatlardan bir tanesini
TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in "Harem ve Cariyelik" kitabının
tanıtımı için
Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen toplantıya bu satırların yazarını da davet etmesi ile yakaladım.
Cengiz Göncü'nün yazdığı "Harem ve Cariyelik" kitabı "Harem"i bir "Devlet kurumu" olarak almış ve 19'uncu yüzyıldaki gelişimini anlatmış.
Kitabın tanıtım toplantısına Murat Belge'nin de, Perihan Mağden'in de,
Mustafa Erdoğan ve Fehmi Koru'nun da, Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu bir meraklılar kesiminin katıldığını düşünürseniz, "Harem"in ne kadar ilgi
çekici bir konu olduğunu görebilirsiniz.
Toplantıda Milli Saraylar
Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr.
İlber Ortaylı da Harem'i farklı açılardan değerlendiren açıklamalar yaparken, "
Muhteşem Yüzyıl" dizisi dolayısıyla gündeme oturan "
Hürrem Sultan"a da göndermeler yaptı.
Hürrem hem güzel hem akıllıymış
Özetle şöyle söyledi:
-Haremde iyi bir eğitim verilir, oturma, kalkma ve görgü kuralları öğretilirdi. Hürrem Sultan
haremin öne çıkan isimlerinden biridir. Ukraynalı bir kadındı. Herhalde geldiği yerde de
okuma yazma biliyordu. Tipi de bugünkü Hürrem değildi, daha çok
Litvanya güzeliydi. Çok güzel şiir ve edebiyat biliyordu. Yazdığı şiirler, Osmanlı'nın şiir dünyasında zikrediliyor. Türkçesi çok güzeldi. O yüzden mutlaka aksanı da güzeldi.
Şiirdeki vezin ve aliterasyon düzeltir insanı...
Sonuçta o sabah Cemil Çiçek'in davetinde ne PKK'yı ve KCK'yı, ne de benzer kronik gündem maddelerini konuştuk.
"Harem"de dolaştık.
Gündemden ikinci kaçış fırsatını da "
Ülker"e adını veren ailenin şimdiki üst yöneticisi Murat Ülker'in daveti ile yakaladım.
Godiva ve kurucusu
Sabah bir grup meslektaşla uçağa binip Milano'nun Malpensa Havaalanı'na gittik. Oradan minibüslerle Alpler'in altındaki tünelden geçip İsviçre'nin Ascona kasabasına ulaştık.
Ascona'daki Eden Rock Oteli'nde şimdi Ülker'in (Daha doğrusu Yıldız Holding'in) sahip olduğu "Godiva"nın kurucusu olan 92 yaşındaki Belçikalı çikolata yapımcısı Pierre Draps bizi bekliyordu.
Biri Belçika'da diğeri Amerika'da iki fabrikada üretilen Godiva çikolataları, Çin ve Japonya'nın da aralarında bulunduğu ülkelerde pazarlanan ve artık Türk sermayesine ait olan bir dünya markası.
Bu markanın yaratıcısı Pierre Draps, 1920'lerde kendi karışımlarını üreterek hayata geçirmiş Godiva'yı.
Godiva'nın şu andaki Baş
Çikolata Şefi Thirrey Muret, hem Draps'la buluşmamız hem de Godiva'nın 80'inci yıldönümü için hazırladığı yeni alaşımları sunup, bizlere de tattırdı.
Örneğin
keçi peynirli çikolatayı da, kan portakallı olanını da tattık.
Çikolata mutluluk demektir
Saatlerce çikolatadan konuştuk ve onu yedik.
Şunu söyleyeyim.
Çikolata da Harem kadar ilgi çekiciydi.
Yol arkadaşım
Güngör Uras, Sarkozy'nin "Dümenleri sonucu" Berlusconi'nin istifaya zorlanmasının İtalyanları karamsarlığa yönlendireceği öngörüsü ile binmişti uçağa.
Oysa Milano'da kimsenin kötümser olmadığını gördük.
Sonra çikolataları tatmaya başlayınca
Güngör Uras bile iyimser oluverdi.
Zaten çikolata mutluluk demek değil midir büyük çoğunluk için.
Aynı
akşam İstanbul'a dönerken siyasal gündemin kısır döngüsünden kaçabildiğim bu iki günün mutluluğunu hissediyordum.