Şarkıları dinlerken hemen hayallere kapılmayın...


Bilmediğiniz yabancı dildeki bir şarkının melodisine kendinizi kaptırıp, o şarkının sözleriyle hiç uyumlu olmayan hüzünlere ya da neşelere kaptırabilirsiniz kendinizi. İngiliz yazar Jerome K. Jerom (1854- 1927) dünya mizah edebiyatının baş yapıtlarından biri olan "Teknede Üç Kişi" (Three Man On A Boat) romanında, üç genç İngiliz'in bir Almanya gezisinde başlarına gelen buna benzer bir durumu anlatır. Kendilerini konuk eden Alman arkadaşları, kaldıkları malikânenin sahibi olan yaşlı kişinin duyma özürlü olduğunu onlara söylediği için adamla hep bağırarak konuşurlar. Oysa adamın işitme duyusunda bir sorun yoktur. Alman arkadaşları, ev sahibinin piyano çalarken söylediği parçanın sözlerinin komik olduğunu söyler onlara. Oysa bu parça keder dolu bir "Lied"dir. İngiliz gençler Almanca bilmedikleri için Alman arkadaşlarının iğvasına kurban olurlar. Ev sahibi gözyaşları içinde ağıt nitelikli bu parçayı söylerken, onlar kahkahalar atarlar. Buna benzer bir yanılgı Ömer Seyfettin'in "Gizli Mabed"inde de yok mudur? Konaktaki Fransız misafir, evin kilerindeki erzakı her akşam kontrol eden yaşlı ev sahibesinin bu "Gizli Mabed"de ibadet ettiğini sanmaz mı? Aşk değil arkadaşlık için Hepimizin bildiğimiz, duyduğumuzda eşlik ettiğimiz Türkçe şarkıları bile böyle yanlış algılarız zaman zaman... Bir örnek vereyim. Osman Nihat Akın'ın (1905-59) Nihavent şarkısı "Yine bu yıl ada sensiz içime hiç sinmedi"yi dinlerken, sevdiği kadından ayrılan bir erkeğin öyküsü gelmez mi aklımıza? "Yine bu yıl Ada sensiz, içime hiç sinmedi Dil'de yalnız dolaştım hep, göz yaşlarım dinmedi Ben de şaştım, nasıl oldu, yüreğime inmedi Dil'de yalnız dolaştım hep, göz yaşlarım dinmedi" Oysa Osman Nihat Bey bu şarkının güftesini arkadaşı tarihçi Ahmet Refik Altınay'ın (1881-1937) vefatı ertesinde hissettiği yalnızlığı anlatmak için yazmıştır. Akrostiş örneği Veya Lemi Atlı'nın (1869-1945) güftesi Mustafa Nafiz Irmak'a ait olan Acemkürdi makamındaki şarkısını hatırlayın... "Leylâ mı nesin? Ruhumu Mecnûn'a çevirdin Ey gonca benizlim ne çabuk kalbime girdin? Mehtabı erittin gözünün şen seherinde İçtim o alevden, bana sen aşkı içirdin." Bu güftenin her dizesinin ilk harfini okursanız "Lemi" kelimesi çıkar karşınıza. Yani bu güftede bestekâr Lemi Atlı için yazılmış bir akrostiş örneği bulunmaktadır. O can başka can Dinleyenleri yanılgılara sürükleyenlere bir başka örnek de Arif Sami Toker'in, güftesi Fuat Edip Baksı'ya ait olan Nihavent şarkısı değil midir? "Aşkımın ilk baharı, ilk heyecanım benim Sevgilim, iki gözüm, biricik cânım benim Eşi yok, menendi yok, gönül sultânım benim Sevgilim, iki gözüm, biricik cânım benim" Bu şarkının güftesini Fuat Edip Baksı benim kayınbiraderim olan Can Paker'in doğumu üzerine rahmetli kayınpederim Hasan Pertev Paker için yazmış... Arif Sami Toker de bunu bestelemiş. Yıllar önce bu şarkının bir kadın için değil Can Paker için yapıldığını yazdığımda bir sayın okurum tepki mesajı göndermiş ve "Artık bu şarkıyı dinlerken bir kadını hayal edemeyecek miyim" diye yazmıştı bana. Yani siz siz olun ve şarkıları dinlerken kendinizi hemen sözlerin büyüsüne kaptırmayın.
<< Önceki Haber Şarkıları dinlerken hemen hayallere kapılmayın... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER