Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'ün bir
Gabon kumsalında çıplak ayakla çekilmiş fotoğrafı
Ertuğrul Özkök'ü konuşlandığı
nehir kıyısında anılar dünyasına götürmüş.
Özetle demiş ki:
-
Hürriyet'te yayınlanan bir röportajda evimde çıplak ayaklı fotoğrafım yayınlandı diye
Mehmet Barlas beni eleştirmişti.
- Oysa daha sonra Hürriyet'te yayınlanan röportajındaki fotoğrafta da Mehmet Barlas çıplak ayaklıydı.
- İşte şimdi de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün çıplak ayaklı fotoğrafları var gazetelerde.
- Demek ki çıplak ayakla dolaşmak eleştirilecek bir şey değildir.
- Çıplak ayaklılık insanın ufkunu açar ve özgürleştirir. Çıplak hatta çırılçıplak dolaşmanın zamanı artık gelmelidir.
Özkök özetle bunları söylemiş yazısında.
Çıplak ayaklılık çeşitlemeleri
Ertuğrul Özkök'ün yazdıklarının ayrıntılarına girmek gerekirse ben de şunları söyleyebilirim.
Ben çıplak ayaklı fotoğrafımda ayaklarımı
denize sallandırmıştım.
Cumhurbaşkanı Gül de deniz kıyısında kumların üzerinde yürürken
ayakkabılarını çıkartmış.
Mesela Abdullah Gül, Ertuğrul Özkök'ün evinde yaptığı gibi yapıp, şimdiki evi olan Çankaya'da çıplak ayaklı fotoğraf çektirse, bu onun ufkunun açıldığının ve özgürleştiğinin göstergesi mi olur?
Hürriyet yazarları "Çankaya'daki ufku açık insanın özgür ayakları" konulu övgü yazıları mı yazarlar?
Abdullah Gül'ün dünya görüşünü ayaklarından anlamaya çalışmak veya "Çıplak Ayaklı Kontes"le (The Barefoot Contesa) çırılçıplak "Lady
Godiva" arasındaki ortak noktayı sadece "Çıplaklık" olarak görmek doğru olabilir mi?
Ufku açık ayaklar
Ya da ben ayaklarımı denize ayakkabılı sarkıtsaydım, bu benim ufkumun kapalı ve
özgürlüklere karşı olduğumu mu gösterirdi?
Bence ufuk açıklığını ve özgürlükçülüğü ayaklardan ziyade kafalara bakarak anlamak daha doğru olmaz mı neticede?
Acaba Hürriyet ve kartel medyası meslektaşlarını
hedef gösteren andıçları yayınlarken bunların genel yayın yöneticileri ayakkabılarını çıkartmış olarak mı çalışıyorlardı gazetelerinde?
Nazi Almanya'sında Aryan ırkının güzelliklerini kanıtlamak için çırılçıplak resimleri, heykelleri yapılan sarışın kadınlar ve erkekler, sadece Hitler'in ırkçılığa ve saldırganlığa dönük ufkunun açıklığını göstermiyor muydu?
Ama neticede Ertuğrul Özkök'ün bu yazısında fantezi denemesi yaptığını düşünmek galiba daha doğrudur.
Keşke görebilseydi
Özkök Abdullah Gül'ün ileride çıplak ayaklı bir fotoğrafını göreceğini bilseydi "Bu siyasetçinin hem ufku açık hem de özgürlükçü" diye düşünür ve Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesini engellemeyi amaçlayan "Kaosa kalkan eller" manşetini herhalde atmazdı.
Ya da
Tansu Çiller Başbakanken
havuz dibinde gözlerden uzak mayoyla güneşlenirken çekilen fotoğrafı, Çiller'in özgürlükçülüğünü kanıtlamak için mi Hürriyet'in birinci sayfasına taşınmıştı?
İsteyen evinde çıplak ayakla gezer isterse de çırılçıplak dolaşır.
Tabii ki komşuları rahatsız etmemek için bu sırada perdelerin kapalı tutulması gereklidir.
Bir de kapı çalındığında bunu açmayı evdeki giyimli kişilere bırakmak daha doğru olur.
Ayaklar baş mı oldu?
Ama siz özel yaşamınızdaki yalın ayaklılığınızı genel yayın yönetmeni olduğunuz gazetede okurlara teşhir ederseniz bu pek doğru olmaz.
Hele "Çırılçıplaklık özgürlüktür" diyerek bu görüntünüzü de gazetenize taşırsanız, önce gazetenin sahibini sonra da Hugh Heffner'i şaşırtırsınız.
Benim söylemek istediğim buydu.
Sayın Özkök'ün denize ayakkabı ile girmesini veya kumların üzerinde ayakkabı ile dolaşmasını tabii ki ben de isteyemem.
Ama "Ayaklar baş oldu" içerikli demokrasiyi ve halkı küçümseyen "Ben Beyaz Türk'üm" çizgisindeki yorumlarını da görmek istemem açıkçası.
Ayak fetişizmini siyasete taşımak yerine, ufuk açıklığına ve özgürlük anlayışına kafaları değiştirerek girmek daha doğrudur.