Mısır gerçekten
Türkiye'yi
model aldı galiba... Şu anda Mısır'ın ne bir parlamentosu ne de bir anayasası var.
"Komuta Konseyi" ikisini de feshetti.
Türkiye'de biz de önce 27
Mayıs 1960'ta, sonra da 12
Eylül 1980'de böyle durumları yaşamadık mı?
Kim bilir daha ne tür benzerlikler göreceğiz?
Örneğin bundan sonra yeni bir anayasa yapmak için tartışmaya ve
kavga etmeye başlayacaklar.
Biz bu tartışmaları ve kavgaları 1876'dan beri yaşıyoruz.
Yasalardan daha sık anayasaları değiştirmedik mi?
Şimdi onlar da yeni bir anayasa için "Uzlaşma"nın imkansız denecek kadar zor olduğunu görecekler.
Acaba Mısırlılar da Kahire'nin başkent olmasını değiştirilemez maddeler arasına koyacaklar mı? "
Beyaz Araplar" olacak mı?
Ama mesele bundan ibaret değil.
Nasır gibi, Sedat gibi, Mübarek gibi değiştirilemez tek adamlarla yaşamak kolaydır.
Onları beğenmeyenler ya susarlar ya da susturulurlardı.
Mısırlılar da bizim gibi yöneticilerini bundan sonra seçimle belirleyeceklerse, kazanana oy vermeyenler kendilerini acaba "Beyaz Araplar" olarak kategorize edecekler mi?
Bu arada yeni anayasalarına mutlaka anayasa mahkemesini de koymaları gerekiyor.
Eğer gerçekten Türkiye'yi kendilerine model olarak almaya niyetlilerse bu anayasa mahkemesi sık sık siyasi partileri kapatarak, bunların Mısır'daki
demokrasinin vazgeçilmez öğeleri olduğunu
topluma hatırlatmalıdır.
İktidar partilerini bile kapatmak için kullanılabilen "
Devrim yasalarının korunması"na ilişkin mevzuatın yokluğu, Mısır demokrasisi açısından zorluklar yaratabilir.
Köprüler tuzağı
Bu noktada belki de "Arap alfabesinden Latin alfabesine geçmeyi istemek" anayasayı çiğnemek fiili olarak benimsenebilir.
Türkiye'nin demokrasi pratiğinden alacakları dersler de çok fazla Mısırlıların.
Örneğin gerek müstakbel muhalefet gerekse
sivil toplum örgütleri şimdiden "Nil Nehri'ne yeni
köprü Kahire'ye tuzaktır" benzeri sloganları hazırlamalıdırlar.
Ancak Mısır'da müstakbel
iktidarın işi muhalefetinkinden daha zor olacaktır.
Çünkü müstakbel iktidar karşısında "Sizden
enkaz devraldık" diyebileceği bir muhalefet partisi bulamayacaktır.
Neticede tek adamların örgütü dışında Mısır'da şimdiye kadar hiçbir parti iktidar olamamıştır.
Obama
Cumhuriyeti mi?
Buna karşı Mısır siyasetinde de kim ne yaparsa yapsın ve kim ne olursa olsun onun için "Amerika'nın güdümünde" demek Türkiye'dekinden daha kolay ve geçerli olacaktır.
Nitekim şimdiden yeni Cumhuriyet için "Obama Cumhuriyeti" demeye hazırlananların varlığı hissediliyor.
Bir de Cumhuriyet'in numaralanması meselesi var.
Mehmet Altan "İkinci Cumhuriyet" kavramını meydana sürerken, herhalde
Tahrir Meydanı'ndaki direnişle Mısır'ın bizden önce kendi İkinci Cumhuriyet'ine geçeceğini düşünmemişti.
Mısır bir de
Avrupa Birliği'ne üye olma için başvurursa ve "Uzun ince bir yolda" yarım yüzyıl bekleyip hâlâ hedefe ulaşamazsa bize tam benzeyecektir...
Mısır'ın Hürremi
Acaba Mısırlılar çok televizyon kanallı ve özgür düzende 2'nci Ramses'in haremini konu alan diziler yaparlarsa, bu da kültür hayatında fırtınalar yaratacak mıdır?
Herhalde bilirsiniz.
Kadeş Savaşı ertesinde Mısır Firavunu 2'nci Ramses barışın teminatı olarak Hitit Kralı 3'üncü Hattuşil'in kızını gelin alıp (M.Ö.1280) Mısır'a götürmüştü.
Ne var ki bu
Anadolu kızı Mısır'ın sıcağına fazla dayanamadı ve öldü.
Yani Kanuni'nin Hürrem'i Lehistan'dan, Ramses'in Hürremi de Anadolu'dan gelmişti.
Adige dilinde bugün bile "Kızın Mısır'a gelin gide" diye bir beddua bu yüzden vardır.