En ağır kelimeyi bulmak çok da zor değildir...


Daha önce de yazmıştım bunu. Bilge bir dostumla birlikte 28 Şubat post-modern darbe günlerinde Anadolu kentlerini dolaşıp, çeşitli toplantılarda konuşmalar yapıyorduk. Yol arkadaşlığı daha da yakınlaştırmıştı bizleri. Siyaset dışı yaşam üzerinde de çeşitlemeler yapardık aramızda. O da benim gibi 40 yılı aşkın zamandır evliydi. Bir evliliği "Ömür" denilen "Göreceli sonsuz" a kadar sürdürebilmenin sırlarını konuşuyorduk bir akşam masa başında. Şöyle demişti: -Evlendiğimiz günden beri hangi kelimeyi kullanırsam eşimi çılgına çevireceğimi biliyorum. O da hangi kelimeyi kullanırsa beni sinirlendireceğini ve beni çılgına çevireceğini bilir. İkimiz de bu kelimeleri kullanmayarak bugüne kadar gelmeyi başardık. Aslında bu dostumun söyledikleri sadece ikili insan ilişkileri için değil toplumsal ve siyasal yaşam için de geçerli değil mi? Gerçek olmasalar da Burada incelik söylenilen sözlerin gerçek olmasında değil, bu sözlerin hedef alınanları kırmamasında veya sinirlendirmemesindedir. Bir örnek vereyim. Mesela yabancılar ve özellikle Elen kökenliler İstanbul'dan "Konstantinopol" olarak söz ettiklerinde biz Türklerin damarına basılmış olmaz mı? Kıbrıs Rum kesimi kaynaklı bir haberin bizim medyada verilişini buna son örnek olarak gösterebiliriz. Şöyleydi bu haber: "Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Markos Kipriyanu, BM En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı'na katılmak üzere İstanbul'a gelirken, Kıbrıs Rum Haber ajansı provoke etti... Kıbrıs Rum haber ajansı, Bakan Kipriyanu'nun bu toplantılara katılmak üzere 'Konstantinopol'e gittiğini duyurdu." Tahrik olduk mu? Evet... Buna göre Rum haber ajansı "Konstantinopol" diyerek "Provoke" yani "Tahrik" etmiş bizleri. Acaba başka bir haber ajansı da Urfa'ya Haçlı istilası dönemindeki gibi "Edessa" dese veya biz bugün Bulgaristan topraklarında bulunan "Nikopol" a Osmanlılar gibi "Niğbolu" desek kimler sinirlenirdi? Veya 1915'te Anadolu Ermenilerini hedef alan "Tehcir"e "Soykırım" denildiği zaman Devlet'imiz ve diplomasimiz provoke edilmiyor mu? Kürt kaynakları Şırnak, Siirt, Mardin'in Doğusu, Batman, Cizre, Silopi, Nusaybin ve Derik'i içine alan bölgeden "Botan" olarak bahsedince kaçımız Botan'ın Dicle'ye akan bir ırmak olduğunu veya bu adın Milat öncesindeki "Kentrites Krallığı"nın bulunduğu bölgeyi ifade ettiğini hatırlarız? Siyasi tahrikler Demokratik siyasi yaşamımızda da siyasi rakiplerin birbirlerini çılgına çevirecek sözleri bulup seslendirdiklerine her dönemde tanık olmadık mı? Galiba bunların en ağırını Cem Uzan Genç Parti lideri olarak yaptığı bir konuşmasında Başbakan Erdoğan için söylemişti. Geçmişte, yani 1970'lerde Adalet Partisi'nden kopup Demokratik Parti'yi kuranlar da eski liderleri Demirel hakkında söylenilmemesi gereken ifadeler kullanırlardı. 1975'te Demirel Milliyetçi Cephe koalisyonunu kurmak için bunlarla masa başına oturunca kendisine geçmişte söylenilenleri hatırlatıp "Nasıl yeniden birlikte olacaksınız" diye sormuştum. Demokrasinin hafızası O da "Başka mesleklerde insanlar birbirlerine hakaret edince bir daha görüşmezler, siyasette ise bunların üzerine sünger çekilip, ertesi gün birlikte olunur" diye cevap vermişti. Doğruyu da söylemişti Demirel. Bir Fransız özdeyişi var. Buna göre "Cumhuriyet'in hafızası güçlü, demokrasinin hafızası zayıf olduğu oranda siyasi istikrar korunur"muş. Yani seçim kampanyasında liderlerin birbirleri hakkında söylediklerine galiba fazla bakmamalıyız. Seçim sonrasında bunlar hiç söylenmemiş gibi geride kalırlar. Zaten öyle olmazsa demokrasi sakatlanır.
<< Önceki Haber En ağır kelimeyi bulmak çok da zor değildir... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER