Özellikle dış siyasette kendilerini en ilkeli insanlar olarak sunan yöneticiler için de temel ilke "Ülkenin çıkarları"dır.
Türkiye ile Nazi
Almanya'sının 18 Haziran 1941'de imzaladıkları "Saldırmazlık Antlaşması"nın ertesi günkü gazetelerin manşetlerine nasıl yansıdığına bakın arşivlerden.
Bir yanda Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün diğer yanda da Nazi lideri Adolf Hitler'in fotoğrafları ve iki
ülke arasındaki dostluğun derinliğini vurgulayan başlık cümleleri vardır.
Türk-Alman Antlaşması ertesinde Türkiye
Almanya ile krom satışı konusunda bir
anlaşma yapar ve 100 milyon lira hacimli bu anlaşma ile Türk kromlarının 1943 ve 1944'te Almanya'ya satılması yükümlenilir.
Truman doktrini
Takvim yapraklarını çevirip 12
Mart 1947 gününe gelin.
O gün ABD Başkanı Truman Kongre'de yaptığı konuşmada kendi adı ile bilinecek doktrini açıklamıştır. "Truman Doktrini"ne göre ABD, Sovyet komünizminin tehdidine
hedef olan ülkelere askeri ve mali
yardım yapacaktı...
Bu ülkeler Türkiye ve
Yunanistan olarak belirleniyordu.
Ertesi günkü Türk gazetelerinin manşetlerinde yine Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün onun yanında ise ABD Başkanı Harry Truman'ın fotoğrafları ve Türk-
Amerikan dostluğunun derinliğini vurgulayan başlıklar vardı.
Truman Doktrini 22
Mayıs 1947 günü Kongre'de onaylandı ve Türkiye ile Yunanistan'a ilk elde toplam 400 milyon dolar yardım verildi.
Kaddafi, CIA ve MI6
Günümüz dünyasındaki uluslararası ilişkilere yansıyan gelişmeleri hepimiz medyadan izliyoruz.
Trablus'un düşmesi ertesinde ele geçen belgelere göre ABD'nin "CIA"sı ve İngiltere'nin "MI6"sı, şimdi devirmek ve yok etmek için uğraştıkları Kaddafi'nin muhaliflerini
tasfiye etmek için çok yakın zamana kadar,
Libya'nın istihbarat servisine Kaddafi'nin muhaliflerine işkence yapmak da dahil, her çeşit yardımı sağlamışlar.
Libya'yla ilgili bir başka haber de Kanada'nın "The Globe And Mail" gazetesinde yayınlandı geçen hafta.
Buna göre 16 Temmuz günü Çin'i ziyaret eden bir Libya heyeti, bu ülkeden Kaddafi rejimi için 200 milyon dolarlık
silah alımı anlaşması yapmayı görüşmekteydi.
Benim Libya'yı ilk ziyaretimde ve Kaddafi ile ilk söyleşiyi yaptığım 1971'in Nisan'ında Trablus'ta
tanık olduğum bir olay vardı.
Gizli
silah satışı
MKE'de çalışan bir Türk mühendis günlerdir Trablus'ta, darbeyi yapan subaylarla bir temas aramaktaydı.
Meğer MKE, 1971'de NATO ile birlikte planlanandan oldukça fazla tank mermisi üretmiş.
Bu fazla üretimi NATO'nun ve ABD'nin haberi olmadan elden çıkartmak için "Belki Kaddafi'ye satarız" diye düşünmüş bizimkiler.
MKE'de tek
Arapça bilen mühendise de günde 30 dolar harcırah çıkartıp, tank mermisi satışını gerçekleştirsin diye "Gizli görev"le Trablus'a göndermişler.
Adamcağız bu 30 doların 20'sini otele veriyordu.
Geri kalan 10 dolarla karnını doyururken, "Belki bir
darbeci subaya rastlayıp dostluk kurarım" diyerek Trablus kahvelerinde çay içip duruyordu.
Kısacası "Gerçek dünya" öylesine karmaşık ilişkilerle doludur ki..