Beş yılı aşkın süre "Esir" kaldıktan sonra Filistinli 1027 "Mahkûm"un salıverilmeleri şartıyla serbest bırakılan
İsrailli asker Şalit'in ilk demeci,
bölge insanının duygu ve düşüncelerini yansıtır nitelikte.
Şöyle konuştu Şalit:
"- İsrail'e savaşmak için geri dönmüyorum. Umuyorum ki bu
anlaşma bir barış döneminin de başlangıcı olur ve artık bu savaşlar biter. Eğer tüm Filistinli tutuklular serbest kalırsa çok mutlu olurum. Bu beni dünyadaki her şeyden daha çok mutlu eder."
Ancak Şalit'in bu beklentilerinin gerçeğe dönüşmesinin ne yazık ki çok kolay olmayacağını da herkes biliyor.
Zaten olayın özünde bu çözümsüzlüğün işareti var.
Esirler ve mahkûmlar İsrail
ordusunun savaşçısı Şalit "Esir" konumundaydı.
Buna karşı İsrail işgali altındaki topraklarda bu işgale karşı direnenler ve İsrail tarafından
esir alınanlar ise
terör suçlusu "Mahkûm" konumundalar.
Bu konum farklılıklarının kaynağında ise özellikle
Amerika'nın başını çektiği ve uluslararası ilişkilere yapışık olarak duran "Çifte standart bağımlıları" var.
Amerika Suriye'deki devlet terörünü kınarken, Gazze'deki İsrail kaynaklı devlet terörü karşısında sessiz kalıyor.
Beyaz Saray kadroları Amerika'daki
Yahudi lobisinin elinde bir nevi esir konumunda değiller mi?
Yeni bir
başkanlık seçimine giderken Obama da bu esaretin gereğini yapmadı mı?
Özür bile yük müdür?
Bir başka mesele de şu...
Demek ki bir İsrailli can, bin tane Filistinli cana eşitmiş.
Bir İsrailli canı kurtarmak için, İsrail yargısının mahkûm ettiği bin tane Filistinli salıverilebilirmiş.
Peki Mavi Marmara'da katledilen canlar için
Türkiye'den bir özür dilemek bile neden bu İsrail'e fazla geldi?
Bir "Özür" bin tane mahkûmu salıvermekten daha ağır bir siyasi yük müdür?
O bir canın özgürlüğüne kavuşması için Türkiye'nin Başbakanı Erdoğan'ın çaba harcamasının, İsrailli siyasetçiler açısından bir anlamı yok muydu? Bir de işin bundan sonrası var tabii ki...
İşgal edilmiş topraklardaki yeni İsrail yerleşimleri duracak mı?
Gazze'ye uygulanan insanlık dışı abluka sona erecek mi?
İsrail'in sonbaharı mı?
İsrail "Böyle gelmiş böyle gider" çizgisini sürdürebilir.
"Önce barış görüşmeleri yapalım" denilerek, Filistinlilerin trajedisi onlarca yıl daha sürdürülmek istenebilir.
Ama Ortadoğu'da hiçbir şey eskisi gibi sürdürülemiyor artık.
Mısır'da artık Mübarek yok.
Türkiye artık İsrail'in eski dostu değil.
Bu eski çizgi devem ettirilirse, çok yakında "İsrail sonbaharı"na
tanık olunması kaçınılmazdır.
Bütün bunların ötesinde İsrailli asker Şalit'e de, onun özgürlüğü karşılığında salıverilen Filistinlilere de geçmiş olsun diyoruz.
Dileriz Şalit'in beklentileri gerçek olur.