Henüz yirmi yaşında bile değildim,
Paris Büyükelçimiz Hasan Esat
Işık Marsilya’da açılacak olan
Ermeni Anıtı’nı
protesto etmek için geri döndüğünde.
Benzeri gelişmeler sonra hiç dinmedi.
Bizler
gençliğimizi
yabancı ülke parlamentolarındaki ‘Ermeni
Soykırım Yasa Tasarısı’ serüvenleriyle geçirdik...
Siyaset, geçmişle hesaplaşmak ve cumhuriyeti sistemli ve kurumsal bir şekilde demokratikleştirmek yerine salçalı bir hamasete abanarak oy toplamayı hep yeğledi.
Türk
siyaseti maalesef sorun çözemiyor.
Türkiye’nin nüfusu çok genç, gelişmeler belki o genç nüfusu heyecanlandırabilir ama benim gibi sürekli tekrarın tekrarını yaşayanlar için yabancı parlamentolardaki ‘Ermeni Soykırım’
yasa tasarılarının akıbeti ve sonrası pek de heyecan verici değil...
***
Ben de dün, günün konusu olan ve bir ‘deja vu’ olarak yaşadığımız Ermeni Soykırımı Yasası konusu yerine, daha heyecanlı sayılabilecek bir konunun peşine düştüm.
TBMM’nin, çok sayıda cinayetin faili olduğu iddia edilen ‘
Yeşil’ kod adlı Mahmut
Yıldırım muammasının çözülmesi için çok önemli bir girişimde bulunduğunu okudum.
TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, 1992 yılında Yeşil tarafından işkenceyle öldürüldüğü belirtilen Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk’ün ifadelerinden yola çıkarak,
Mahmut Yıldırım hakkında suç duyurusunda bulunmuş.
Söz konusu suç duyurularının 19
Aralık tarihinde yapıldığını kaydeden İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’ndan bir uzman, “
Tunceli ve
Elazığ savcılıklarına
Meclis adına suç duyurusunda bulunuldu. Geçtiğimiz günlerde alt komisyonumuzda konuşan Hıdır Öztürk’ün ifadeleri de başvuruya eklendi” demiş.
Daha önceki açıklamalarında ‘Yeşil’in yaşadığına inandığını’ söyleyen TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı AKP’li Ayhan Sefer Üstün’ün, alt komisyonun çalışmalarının ardından inisiyatif alarak bu girişimde bulunduğu öğrenilmiş.
TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Üyesi ve
CHP Tunceli
Milletvekili Hüseyin
Aygün de Meclis’in bu adımının olumlu sonuçlar doğurabileceğini söylemiş:
“Onca delile ve tanıklığa rağmen bugüne değin savcılar ve mahkemeler Yeşil hakkındaki iddiaları soyut bulduklarını ifade ettiler. Ancak eğer bu girişimin ardından ilgili savcılar Meclis’i dikkate alırlarsa Yeşil hakkında
yakalama kararı çıkartılabilir. Ve bu durumda Yeşil’in sorumlu olduğu iddia edilen dosyalarda, örneğin 1992 yılında öldürülen Ayten Öztürk’ün dosyasındaki zamanaşımı
tehlikesi de bertaraf edilmiş olur.”
Aygün, Yeşil’in yaşayıp yaşamadığı şeklindeki soruyu da:
“Bu çok zor bir soru. Ancak Ayhan Çarkın’ın ifadeleri aydınlatıcı olabilir. Çarkın bazı çalışma arkadaşlarının eceliyle ölmediğini söylüyor. Yeşil’in hayatta olup olmadığını tartışırken bu devlet içi tasfiyeler iddialarını da değerlendirmek gerek” diye yanıtlamış...
***
Dikkat ediyor musunuz bilmiyorum ama son zamanlarda
Ergenekon’un etrafındaki ayak izleri hep aynı adreste kesişiyor...
Ergenekon Davası’nın kaçak sanığı
Bedrettin Dalan’ın,
İnternet Andıcı Davası’nın üç numaralı sanığı olan
Tümgeneral Musatafa Bakıcı’nın, tavana bakılarak geçiştirilen ve kim olduğunu hala resmen öğrenemediğimiz ‘Dalan’a çantayla para götüren
şike sanığının’ hep aynı adreste ortaya çıktığını görüyoruz...
Belarus’un başkenti Minsk’den söz ediyorum.
Neden Minsk?
Çünkü Belarus ile aramızda ‘suçluların iadesi’ konusunda bir
anlaşma yok...
Diyorum ki Yeşil de sakın Minsk’de olmasın?
***
Milletvekilleri maaşının da Şike Yasası gibi çok hızla geçtiği bir siyasal ortamda, şimdi
Fransa nedeniyle salçalı hamasetin saçaklanarak ortalığı kaplaması
Susurluk ve Ergenekon konularını kim vurduya götürmesin.
Öyle bir tehlike var gibi geliyor bana.
Sahi, acaba Yeşil Minsk’te mi?