Nedense bu tür haberler burada pek heyecan yaratmıyor...
Arjantin’in cunta dönemiyle hesaplaşmasından söz ediyorum.
Askeri cuntanın en son lideri ve beş
general,
insan hakları ihlali...
...
İşkence, adam
kaçırma ve
cinayet suçlamalarıyla önceki gün hâkim karşısına çıktı.
Üstelik davaya
halk desteği de büyük.
Belki biliyorsunuz...
1976-1981 yılları Arjantin tarihinin kara dönemi.
Çünkü askeri cunta işbaşında... Binlerce kişi öldü, 60 bin kişi işkenceden geçti, yaklaşık 30 bin kişi kayboldu.
Ülkeyi beş yıl boyunca
demir yumrukla yöneten askeri cunta dönemi, Arjantin tarihine “kirli savaş” olarak geçti.
Arjantin şimdi tarihinin bu kirli savaş dönemiyle hesaplaşıyor ve sorumlular da hâkim karşısında...
***
Bizde bırakın “cuntaları” yargılamayı, cuntacılar utanmadan yalan söylemeye, top çevirmeye ve durumu karmanyolaya getirmeye çalışmakla meşgul.
Aslında bunlar “sütten çıkma ak kaşık” ama “orduyu asimetrik savaşla yıpratmak isteyenler var”...
Yine de hak yemeyelim...
Malatya İl Genel
Meclisi, bir iki gün önce Topsöğüt Beldesi’ndeki “Kenan
Evren İlköğretim Okulu”nun adının “Şehit Murat Doğru İlköğretim Okulu” olarak değiştirilmesine karar verdi.
Bu arada, meclis toplantısında bulunan Murat Doğru’nun ablası öğretmen Ayten Doğru, kardeşinin adının bir okula verilmesinin ailesini onurlandırdığını belirterek teşekkür etti. Bizde cuntacılar iş başında olsa da, eskiler yargılanmasa da, demek ki halkta bir kıpırdanma var.
***
Halkta var da,
Ankara siyasetinde tık yok.
Neden mi?
Çünkü bugün utanç verici bir yıldönümü...
1982
Anayasası’nın kabulünün 27. yıldönümü...
Askeri cunta Arjantin’de yargılanıyor ama
Türkiye’de fiilen de, hukuken de iş başında...
***
Darbenin ardından geçen üç yıl içerisinde önemli kanunların tamamına yakını değiştirildi ve askeri
yönetimin belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan Anayasa, 7
Kasım 1982’de, aleyhte konuşmanın ve
propaganda yapmanın
yasak olduğu “güdümlü” referandumda yüzde 92,7 “
evet” oyuna karşılık, yüzde 8,6 “hayır” oyuyla kabul edildi.
Oy kullanırken iki
renk hâkimdi: Mavi renk hayır, beyaz renk evet demekti.
Kenan Evren yaptığı konuşmalarla halka
mavi oy vermemesini telkin ediyor ve çeşitli gazetelere mavi renkle ilgili
sansür uygulanıyordu.
Halk oylamasında “hayır” oyu kullananları
sandık başında
baskı altında tutmak için rengi dışarıdan görünen oy pusulaları kullandırıldığı iddia edildi ama bu, Anayasa’nın çok büyük çoğunlukla kabul edilmesini açıklayan tek neden değildi.
Anayasa’nın kabulünün bir başka önemli etkeni olarak,
darbe öncesi
iç savaş ortamı nedeni ile vatandaşların kendi hayatlarından endişe etmesi de ifade edilir.
***
Halk oylamasında Kenan Evren otomatik olarak Cumhurbaşkanı seçildi.
Kabul edilen Anayasa’daki, askeri yönetim üyelerinin ömür boyu yargılanmasını engelleyen geçici 15. madde, daha sonraki seçimlerle iktidara gelen hiçbir hükümet tarafından kaldırılmadı ve 12
Eylül liderlerinin dokunulmazlığı sürdü.
Beş kişilik
12 Eylül cuntası kendine anayasal
dokunulmazlık sağladı ve
sivil siyaset ne darbe anayasasına ne de bu “geçici” 15. maddeye dokunmadı... Kısaca bir Arjantin olamadık...
***
Geçen gün Nabi Yağcı şöyle yazıyordu:
“Söz konusu olan beş
darbeci general de değildir. Esasen Anayasa’nın 15. maddesi neyin yargılanması gerektiğinin de tarifini veriyor. Şöyle diyor bu madde: Geçici madde 15-
12 Eylül 1980 tarihinden, ilk
genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin
başkanlık divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı kanunla kurulu Millî
Güvenlik Konseyi’nin, bu konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı kurucu meclis hakkında kanunla görev ifa eden danışma meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.”
***
Türkiye’nin utancı darbe anayasasının kabulünün 27. yıldönümünde de devam ediyor.
Biz utanmayı öğrenene kadar da devam edecek herhalde.