Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan,
Srebrenitsa Katliamı’nın 15’inci yıldönümü törenlerine katılmak için dün
akşam Bosna-Hersek’in baş
kenti Saraybosna’ya gitti.
Hatırlayın...
1992-1995 yılları arasındaki Bosna
Savaşı sırasında
Birleşmiş Milletler (BM), Bosna-Hersek’in doğusundaki Srebrenitsa’yı “güvenli
bölge” ilan etmişti.
Kenti Hollandalı BM askerleri koruyordu. Ancak
Sırpların tehditleri üzerine kent gece yarısı boşaltıldı, 11 Temmuz 1995 günü Ratko
Mladiç kente girdi.
Ratko Mladiç o sırada Sırp ordusunun başkomutanıydı.
Mladiç komutasındaki Sırplar bir hafta boyunca çocuklar ve yaşlılar da dâhil olmak üzere 8 bin 300
Müslüman erkeği katletti, cesetleri en az 64 toplu mezara gömdü.
Srebrenitsa Katliamı öncesinde bir kameraya konuşarak söylediği:
“İşte 11 Temmuz 1995’te Sırp şehri Srebrenitsa’dayız. Büyük bir Sırp bayramı arifesinde iken bu şehri Sırp milletine armağan ediyoruz. Nihayet, yeniçerilere karşı ayakl
anmasından sonra bu toprakta Türklerden intikam almamızın vakti geldi” sözleri hafızalara kazılı kaldı.
***
Srebrenitsa Katliamı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’daki en büyük
katliam oldu.
Lahey Adalet Divanı katliamı “soykırım” olarak kabul etti; ancak
Sırbistan’ın sorumlu tutulmayacağına karar verdi.
Ratko Mladiç için ise...
Savaş sırasında
Boşnak halkına karşı işlediği soykırım ve savaş suçlarından dolayı
tutuklama kararı verildi, Mladiç hala aranmakta...
Sırpların siyasi lideri Radovan Karadziç ise on üç yıl kaçtıktan sonra yakalandı...
Ve...
Savaş suçları mahkemesinde ancak şimdilerde yargılanmakta...
***
Geçenlerde...
Katliamın vahametini yıllardır görmezlikten gelen Sırp Meclisi, iktidardaki
koalisyon partilerince de desteklenen “katliamı
kınama” karar tasarısını kabul etti.
Mecliste hazır bulunan 173 milletvekilinden 127’sinin oyuyla kabul edilen karar metninde, 1995 yılında Srebrenitsa’da 8 bin Boşnak’ın öldürülmesi kınanıyor, kurbanların ailelerinden özür dileniyordu...
***
Uluslararası
adaletin “soykırım” olarak tanımladığı bu dramı Sırbistan yıllardır görmezlikten geliyordu.
Çünkü birçok Sırp Mladiç’i ve şimdi yargılanmakta olan Radovan Karadziç’i “milli kahraman” olarak görmekteydi...
Tıpkı Bosnalıların Nasır Oriç’i gördüğü gibi.
Miloseviç’in eski korumalarından Nasır Oriç’in kurduğu Müslüman direniş örgütü, hafif silahlarla ve az sayıda mermi ile Srebrenitsa’yı var gücüyle savunmuştu.
***
İki yıl önce, Lahey Mahkemesi Oriç’i, komutası altındaki askerlerin 1995 Srebrenitsa Katliamı’ndan çok uzun zaman önce Srebrenitsa’daki Sırp sivillere karşı savaş suçları işlemelerini önlememekten mahkûm etmişti.
Lahey Temyiz Mahkemesi, 3 Temmuz
Perşembe günü hakkındaki mahkûmiyet kararını bozdu.
Böylece...
41 yaşındaki Oriç, cezaevinde iki yıl yattıktan sonra bütün suçlardan
beraat etti.
Bosnalı Müslümanların pek çoğu onu kahraman olarak görse de, Bosnalı Sırplar serbest bırakılmasına
isyan etmekte...
***
Srebrenitsa Katliamı’nın 15’inci yıldönümünde bile uluslararası hukuk ve mağdurlar için “savaş suçlusu” sayılan biri, bir kesim için “milli kahraman” olarak algılanmakta...
Neden?
Hayata ırk üzerinden bakıldığı için...
Hayata ulus-devlet şartlanmaları açısından yaklaşıldığı için...
Bunca ilkel ve
vahşet barındıran “
ırkçılık” yerini “insan olmanın kutsallığına” bıraksa o dönemdeki katliamlar ve vahşet yaşanır mıydı?
“Ulus-devlet” mantığının kışkırtıcı “ırkçılığı” sonunda etrafı kan revan içinde bıraktı...
Onca insan boş yere öldü.
***
“İnsanın kutsalların kutsalı” olduğu anlayışı herkesçe kabul edilinceye...
“İnsan olmanın”, din, ırk ve mezhepten çok daha önce geldiği algılanıncaya...
“Yerküre” denen ufacık gezegende yedi milyar insanın kaçınılmaz olarak bir arada bulunacağı gerçeği benimseninceye kadar...
Farklı ırklardan olduğumuz için birbirimizi öldürme utancını ve “ulus-devleti” insandan daha önemli sayma ayıbını yaşayacağa benzeriz.
***
Bugünkü hüzün dolu
anma töreni, insanların çeşitli şartlanmalarla nasıl canavarlaştığının ve körleştiğinin son örneklerinden biri...