Akdeniz güneşinin ışıkları içinde erkenden uyanıyorum.
Çünkü 9.50’de uçağım var.
KKTC’den Ankara’ya uçacağım.
Daha doğrusu öyle sanıyorum...
VIP salonunun kapısındaki “herkes gitsin de gazetemi rahat okuyayım” havasındaki görevli sakin bir şekilde “uçağın 13’de kalkacağını” söylüyor.
Ankara’ya uçacak uçağın bir parçası bozukmuş, parça Ankara’dan 11’de gelecekmiş, teknisyenler parça değişiminin çok da zor olmadığını söylemişler, o halde 13 civarında uçulabilirmiş...
Aksi gibi saat 15’den önce de başka hiçbir
uçak yok...
İnsanların
yaşamlarından çok rahat bir biçimde zaman çalmanın hiçbir önemi olmadığına o kadar eminler ki... Ha 9.50’de, ha 13’de, ha 14’de... Her şey ve herkes siniri alınmış bir sükûnet içinde.
Zamanın önemi hakkında bağırıp çağırmak o gevşeklik halini aşabilir mi, biraz deneyip, biraz denemiyorum...
***
Çaresiz gerisin geriye Lefkoşa’ya yollanıyoruz.
Havaalanından çıkar çıkmaz dağlara kocaman harflerle yazılı bir ibare gözüme çarpıyor:
“Komando.”
Dağlarda
komando çok da aşağıda uçağı uçurabilecek adam yok.
Uçakları zamanında uçuramadığımız için mi dağ tepe askeri ibarelerle dolu?
***
Uluslararası standartlara göre uçak başına düşen
personel 30 -35 civarında...
Eğer uçak şirketi, yemek ve
teknik servis işini de kendi üstleniyorsa, bu rakam 50’ye kadar çıkıyor.
Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın beş uçağı var...
Personel sayısı ise 850...
Uçak başına 170 personel düşüyor.
Normalde bu personelin 17 uçaklık bir filoyu “sıfır hatayla” yönetebilmesi lazım...
Ayrıca KKTC
Ulaştırma Bakanı’nın iki gün önce Meclis’te şirketin zararını 57 milyon dolar olarak açıkladığını öğreniyorum.
KKTC’den sorumlu
bakan Cemil Çiçek’in neden
KTHY konusu açılınca küplere bindiğini daha iyi anlıyorum.
***
Daha çarpıcı iddialar da var.
Söylendiğine göre “kayıp bavullara” ödenen para 6 trilyon.
Konuştuklarım bunun doğru olması halinde “kayıp bavul ticaretinden” söz edileceğini söylüyorlar.
Bilinçli bir
tüketici, yaşamın saat demek olduğundan haberdar bir eski yaşam emektarı olarak önce Kıbrıs Ulaştırma Bakanı’nı arıyorum... Başbakanla toplantıda olduğundan konuşamıyorum...
Bu sefer, KTHY’nin aynı zamanda
pilot olan Genel Müdürü Ahmet Akpınar’ın peşine düşüyorum... O, pilotlara has bir nezaket ve sükûnetle durumu anlatıyor.
Uçağın söylenen saatte kalkacağı, güvenliğinin de tam olacağı konusunda teminat veriyor.
“Parçanın yanlış gelebileceği” yönündeki uyarımı ise “imkânsız” buluyor.
***
Saat 12’ye doğru havaalanı için yola koyulacağım sırada...
Genel Müdür Akpınar, arızalı parçanın “maalesef” yanlış geldiğini söylüyor...
Türkiye Cumhuriyeti’nin tecrübeli bir vatandaşı olmam sayesinde KKTC’de de isabetli öngörüler yapabildiğim anlaşılıyor.
9.50 uçağı ancak 16.30’da kalkacak...
***
Cumartesi gününün KKTC’deki zoraki konuğuyum...
Buraya bu “devlet yapısını” kim kurdu?
Burası bana Türkiye Cumhuriyeti’ni çok anımsatıyor da...
Zaten bu nedenle yazının başlığını “uçak kaçta komando” koyuyorum.