Gölcük’teki karargâhta gizli bölmede, askerlerin gözetimi altında gün yüzüne çıkarılan “
Balyoz”
darbesinin yeni belgelerinin tüyler ürpertici ayrıntıları, yavaş yavaş belli olmaya başladı...
“Operasyon timlerinin” tanziminden tutun da “darbenin yakalanması” halinde, bu darbenin nasıl “askerî tatbikat” görüntüsü altına saklanacağına kadar her şeyi, üstelik bu kez inkâr edilemeyecek bir ortamda öğreniyoruz...
***
Balyoz darbe planının sarsıcı yeni belgeleri gündemi belirlerken,
Danıştay 8. Daire’nin, adayların
türbanlarıyla sınava girmesine olanak sağlayan 2010
ALES sonbahar dönemi kılavuzundaki kılık kıyafetle ilgili
düzenlemelerin yürütmesini oy birliğiyle durdurdu.
Darbe gibi, türban gibi “bitmeyen” sorunlara geri döndük.
Daha çarpıcı olanı da...
WikiLeaks belgeleri,
Amerikan Büyükelçisinin, geçen yıl, Balyoz darbe planının ele geçirildiğini günlerde “ordunun yeni bir darbe yapabileceğinden” nasıl endişelendiğini de ortaya koydu...
***
TÜSİAD toplantısında konuşan
Başbakan Erdoğan, Danıştay kararını eleştirirken, haklı olarak şunları söylüyordu:
“Danıştay, dün ALES sınavıyla ilgili biliyorsunuz bir karar aldı. ALES
Sınav Kılavuzu’nda öğrencilerin kılık kıyafetine ilişkin
yasaklama, kısıtlama olmadığı için yürütmeyi durdurdu. Karar son derece keyfi bir karar. Vicdanları yaralayan, evrensel hukuk normlarını çiğneyen, yargıya güveni bir kez daha sorgulatacak nitelikte bir karar.”
Bu alıntıda altını çizdiğim tamlama “evrensel hukuk” oldu...
***
Mayası her dem taze olan askeri darbe tehlikesine...
Başörtülü kızlarımıza eziyet eden kararlara...
Kısacası “
mağdur yaratan bu Birinci
Cumhuriyet rejimine” karşı kalıcı demokratik düzenleme “evrensel hukuk normları”dır...
Ama
siyaset, “evrensel hukuk normları” konusunda ne kadar inançlı ya da inandırıcı...
Zaten galiba temel sorun da bu...
***
Nereden mi çıkarıyorum?
Maliye Profesörü
Eser Karakaş’ın dünkü “
Sayıştay Kanunu 2010-Ak
tütün 2010” başlıklı yazısından...
1982 Anayasası’nın, Sayıştay ile ilgili 160. maddesinin son paragrafı aşağıdaki gibi idi:
“Silahlı Kuvvetler elinde bulunan Devlet mallarının
Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına denetlenmesi usulleri,
Milli Savunma hizmetlerinin gerektirdiği
gizlilik esaslarına uygun olarak kanunla düzenlenir.”
2004 senesinde, AB reformlarının rüzgârını ardına alan
AK Parti hükümeti 160. maddeden bu paragrafı tamamen kaldırdı.
Bu, Silahlı Kuvvetler elinde bulunan devlet mallarının denetiminde gizlilik esasını kaldıracağı ya da başka bir ifadeyle tüm kamu harcamaları v
e devlet mallarının denetlenmesi usulleri arasında bir ayırım yapmayacağının beyanı idi...
***
Ama gel gör ki 2010 sonbaharında AB standartlarına uygun olması gereken yeni Sayıştay yasa tasarısına, 2004 yılında lağvedilen anayasadaki paragraf, gene AK Parti marifetiyle görüşülen kanunun 42. maddesinin ikinci paragrafı halinde ilave edilerek yasalaştırıldı...
Eser Karakaş bu durumu “bu ne perhiz, bu ne
lahana turşusu” diyerek özetliyordu...
***
Evet, olup biteni ileriye doğru aşmak için tek reçete “evrensel hukuk normları”...
Ama Sayıştay yasasındaki gibi değil...
Siyasal çıkarcılığı bir yana koyup, evrensel hukuku gerçek bir
pusula yaparak...
Bu olmadığı için askeri darbe tehlikesi de kapıda duruyor,
başörtüsü yasağı da aşılamıyor...
***
Zulmün üstüne kararlılıkla gidip yok etmeden, sadece ve sadece “evrensel hukuk normları”nı alıp yeni bir düzen kurmadan sorunlar aşılamıyor.
Bunu yapın, hep beraber kalıcı bir biçimde ferahlayalım...