‘
Taraf’ın Gazetesi’nin haberine göre,
emekli Yüzbaşı Öztürk 7
Aralık 2007’de eski bir askerle yaptığı görüşmede 28
Şubat sürecinde ‘sahte şeyh’ olarak kasetleri ortaya saçılan
Ali Kalkancı’ya ulaşmak istedi.
Öztürk bu görüşmede eski bir asker olan
Cengiz Palacan’a ‘bizim hoca’ diye andığı Kalkancı’ya nasıl ulaşabileceğini sordu.
Öztürk, konuşmada
hakaret de ederek ‘gazetecileri gönderip onu becerteceğim’ dedi.
Palacan, Öztürk’le konuşmasında adı geçen ‘hoca’nın Ali Kalkancı olduğunu doğrularken, kendisini onunla tanıştıranın da bir eski asker olduğunu söyledi: Kemal Ermutlu.’
* * *
Doğrusu, önce Taraf’da, sonra da star’ın web sayfasında bu haberi okuyunca, izlemekte olduğum iki gelişmenin daha farklı da okunabileceğimi düşündüm...
Şimdi size de aktaracağım haberler, dört gün sonraki
Ramazan’da da
AK Parti’ye ciddi sıkıntılar getirebilecek provokasyonları ya da provokasyon benzeri girişimleri artırabileceği endişesini de beraberinde getirmekte.
Bunlardan ilkini, Fuat Uğur’un partizanlık yerine ‘gazetecilik ilkelerine’ saygılı bir anlayışla haberleştirdiği ATV Haber’de gördüm...
Öfkeli bir kaç adam, hışımla dükkána giriyor, dükkán sahibine bağıra çağıra tehditler savuruyor ve buldukları sopaları kaparak dükkáncıyı dışarıya çıkarıyorlardı...
Ağır bir dayaktan geçen adamı, daha sonra hastanede görüyordunuz...
Dövülenin
Keçiören’de ‘
içki satan’ alevi bir esnaf olduğunu...
Güvenlik kameralarını unuttukları için dükkán içindeki barbarlıkları kayda geçenlerin de Keçiören Belediyesi’ndeki zabıtalar olduğunu anlıyordunuz...
İnsanın kanını donduran türden görüntülerdi...
* * *
Ertesi gün...
Daha ertesi gün de...
Konuyla ilgili pek ses soluk çıkmadı...
Sadece ‘
Aydınlık Gençlik’ grubundan gelen bir
elektronik posta mektubunda ‘Keçiörende şeriat hukuku mu işliyor?’ diye sorulmaktaydı.
Bir iki gün sonra da
Radikal’de konuyla ilgili Oral Çalışlar’ın yazısına rastladım...
Galiba hepsi de buydu...
* * *
Beni olayın kendisi kadar şaşırtan, ABD Büyükelçiliği’nin konuyu ciddiyetle takibe alması oldu...
Hatta Taraf’taki Ali Kalkancı haberini okuyup da, konuya daha farklı yaklaşmasaydım, başlığımı da tasarlamıştım:
‘Eloğlu duyar...’
Çünkü olay,
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın evinin beş yüz metre ilerisinde oluyor ama tepki ABD’den geliyordu...
Benim sıcak bir
Ağustos gecesi haberlerin neredeyse satır arasında seyrettiğim ve pek kimsenin de dillendirmediği olayın nasıl uluslararası bir hadise haline geldiğini dün bazı gazeteler şöyle veriyordu:
‘
Ankara Keçiören’de Metin
Şahin isimli esnafın, büfesinde
alkollü içki sattığı gerekçesiyle belediye zabıtaları tarafından sopayla dövüldüğü haberleri ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin de ilgisini çekti.
Büyükelçilik Başkatibi Jeff Colins, ABD
Dışişleri Bakanlığı’ndan bir görevliyle birlikte
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Yılmaz Ateş’i ziyaretinde konuyu gündeme getirdi.
....Colins ‘bu konuyu çok önemsiyoruz.
Washington’a aktaracağız. Bu olayın takipçisi olacağız’ dedi...’
Neyse ki...
Ardından, ‘içki satan büfeciye dayak’ iddiasına
soruşturma geldi...
* * *
Yaklaşmakta olan Ramazan’da ‘işimiz var’ diye düşündüğüm ikinci olay ise bir demeç...
Üstelik AK Partili Keçiören belediyesi gibi, bu demeci de veren AK Parti
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi
Grup Başkan Vekili Hüseyin Evliyaoğlu...
Demece konu olan olay ise,
Moda İskelesi Restoran
İşletmesi’ni devralan İstanbul Belediyesi’nin uhdesindeki tüm kamu işletmelerinde olduğu gibi burada da
içki yasağı başlatması...
Bundan sonrasını olduğu gibi
Vatan Gazetesi’nden aktarıyorum:
‘İBB Meclisi AK Parti Grup başkan Vekili Hüseyin Evliyaoğlu ise yasağı savundu. İBB’nin tesislerine 14 yıl önce içkinin girişinin engellendiğini ileri süren Evliyaoğlu, ‘şimdi diyorlar ki, ‘alkol satılmıyor’. Satmıyoruz, ne olacak!’ dedi...
Ayrıca içki yasağının
Türkiye’nin sorunu olmadığını da öne süren Evliyaoğlu, ‘içki yasağının
türban yasağının yanında basit kaldığını’ söyledi...’
* * *
Bunlar...
Anayasa Mahkemesi tarafından ‘
laiklik karşıtı odak’ olarak
tarif edilmiş...
Ve yeni bir
açılım arzusunu...
AB istikametine yeniden tutunmak isteyerek ifade etmeye hazırlanan...
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’a...
Hükümete...
Ve AK Parti’ye ‘yardımcı’ işler ve demeçler değil...
Hatta ‘provokatif’ eğilimleri çok yüksek...
* * *
Umarım...
Ramazan ile birlikte Türkiye’nin istikrarına kezzap dökmek isteyen kışkırtıcı eylemlerin oyuncağı haline gelmeyiz...
28 Şubat deneyimi çok uzak değil...
Ve Ali Kalkancı’nın
Ergenekon irtibatı söz konusu.
Çare, bu tür densizliklerin üstüne hiç sektirmeden şahin gibi gitmek ve tek
pusula olarak da ‘evrensel hukuku’ sahiplenmek...
Umarım bu yapılmayınca neyin ve kimlerin kazandığını öğrenmişizdir...