KKTC’de neler oluyor, farkında mısınız?


Dün asık suratlı bir güne KKTC’de uyandım. Bir gün önce nispeten daha cömert gibi duran güneş yüzünü bizden esirgeyeceğe benzemekteydi. Türkiye’nin gündeminde, geleceklerini belirlemek üzere üniversite kapılarında sabır taşı çatlatan adaylar vardı... Dünya ise Polonya Devlet Başkanı’nın başına gelenlere kilitlenmiş, Polonya da çaresiz derin bir üzüntü içinde kalmıştı... KKTC’de ise gelecek Pazar günü yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi, arkalardan gelip, başa güreşecek bir koşucu gibi artan bir ivmeyle, günlük yaşam rutininin önüne geçmeye hazırlanıyordu... Seçim, mevcut Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Başbakan Derviş Eroğlu arasında geçecek... *** Statükonun Kıbrıs’taki ve Türkiye’deki tüm temsilcilerinin Eroğlu’na destek için canla başla çalıştıklarına şahit olmasam... Minnacık bir ülke ve minik bir topluluğun “Cumhurbaşkanlığı” seçimini, ben de “olması gereken” kadar önemseme eğilimindeydim. Ama bir iki günlük gözlem sonucu, bu seçimin amacının KKTC’ye Cumhurbaşkanı seçmekten çok daha ileri bir noktaya taşındığını, Annan Planı’nı desteklemekten başlayan ve Ergenekon’a uzanan bir sürecin rövanşını almaya yönelik bir yeminli harekete dönüştüğünü hissediyorsunuz... Bu görüntünün en heyecanlı fiili militanı da bugüne kadar Cumhurbaşkanı adaylarından Eroğlu ile yıldızı hiç bir zaman barışmamasına rağmen onun için kendini helak eden Rauf Denktaş gözükmekte... *** Belki de, Türkiye’deki siyasi ve sosyal resmin daha da keskinleştirilerek buraya taşınması, seçmeni, tüm güncel şikâyet ve kırgınlıklarına rağmen “Denktaş’ın KKTC’si” ile “Mehmet Ali Talat’ın KKTC’si” arasında tercih yapmaya doğru zorluyor... Son anketlerdeki Mehmet Ali Talat lehine artış da galiba bu keskinliğin sonucu. PollMark Araştırma Şirketi’nin 3-5 Nisan tarihleri arasında yaptığı saha araştırması, mevcut Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın, Eroğlu ile arasındaki farkı bir puana kadar indirdiğini gösteriyor. Ankete göre seçmenlerin yüzde 35,9’u Eroğlu derken yüzde 34,1 de Talat demiş. Hâlbuki... Aynı şirketin Şubat ayında yaptığı ankette Eroğlu yüzde 37,7, Talat ise yüzde 24,8 oranında bir oy yüzdesine sahipmiş... Seçimin bıçak sırtında geçeceği anlaşılmakta, ancak sokaklardan bakılınca daha evvel “banko Eroğlu” gibi gözüken seçim sürecinde, zaman şimdi Talat lehine işler gibi gözükmekte... *** Doğrusu... Buraya gelmeden uzaklardan baksam, seçimin kimler tarafından, hangi boyutlara taşınmak istendiğini ve hangi intikam duygularına vesile olduğunu fark etmem pek kolay olmazdı... Türkiye’nin “dünyalı” bir ülke olmasını istemeyenlerin, oynayarak yangın çıkartmak istedikleri üç konudan biri de Kıbrıs. “Sarıkız”, “Ayışığı” gibi tüm darbe girişimlerinin, AK Parti’nin radikal bir değişimle Annan Planı’na “evet” demesi kararına denk gelmesini unutmayın. Annan Planı’na “evet” denilmesinin sonrasındaki çok olumlu gelişmeler adanın refahını daha da katladığı gibi, izolasyondan doğan ruh halini de epeyce hafifletmiş... Ama mutlak bir nihai çözüme yönelik inanç ve yüksek beklenti bu kazanımların çok da somut bir şekilde içselleştirilmesini engellemekte... *** KKTC’yi yakından izleyen ama daha uzaktan bakan biri olarak buradaki “yakın geçmişi” ister istemez “Annan Planı öncesi ve sonrası” diye ayırıyorsunuz... Annan Planı, KKTC’nin bugüne kadar kendisini dünyada en çok meşrulaştırdığı, kimliğini dünyaya karşı ispatlamak açısından en elverişli olan plandı. Ama o planın KKTC açısından yüzde yüz verimli olması için 12 Aralık 2003’ten önce oylanması gerekiyordu... Bunun yapılması halinde Kıbrıs Cumhuriyet’inin hem Plana “hayır” deyip, hem de AB üyesi olması pek kolay değildi... Plana KKTC’nin “evet”, diğer tarafın “hayır” demesi halinde ortaya çıkacak durumu evvelden düşünenler, Plan’ın bu nedenle 12 Aralık 2003’ten önce referanduma sunulmasını istiyordu... Denktaş bunu önledi ve hem kendi halkının, hem de Türkiye’nin kalesine, Rumlar lehine tarihsel bir gol attı. Bugün KKTC’nin sorunlarının altında referandumu 12 Aralık 2003’ten önce oylatmayan bu irade yatmakta. Güney’in ekmeğine yağ sürenlerin, şimdi müthiş enerjik bir hırsla ve Türkiye’deki statüko ile kol kola girerek Mehmet Ali Talat’a karşı sokağa inmeleri bu açıdan fevkalade dikkat çekici... Ancak, hesabın seçimden de öte yeniden “Sarıkız’lara”, “Ayışık’larına” imkan ve zemin hazırlayacak bir başka boyutunu da hissedince, olup bitenlere çok daha fazla projektör yakmak ihtiyacı duyuyorsunuz... *** Türkiye’de çok yüklü, insanın zihnine adeta zorla rodeo yaptırtan bir gündem var. KKTC seçimleri henüz o gündem içinde kendisine çok da fazla yer bulamıyor. Hâlbuki buralara gelince, Türkiye’deki ve buradaki statükonun çok farklı beklentiler içinde hareket ettiğini görüyorsunuz... Bu dünya konjonktüründe “zamanı terse akıtacaklarını” sanarak heveslenmekteler... Ancak, zamanın ruhu, hiç kimseye geçmişe dönmeye izin vermese de, Denktaş’ın başını çektiği bir özlemin “ne anlama” geldiğinden de haberdar olmak gerek. Haberiniz olsun, Kıbrıs’ta bir şeyler oluyor.
<< Önceki Haber KKTC’de neler oluyor, farkında mısınız? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER