Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’ın, bugüne kadar hiç sektirmediği Washington’da düzenlenecek olan G-20 Bakanlar Toplantısı ile IMF-
Dünya Bankası Bahar Toplantıları’na katılmayacağını duyunca meraklandım...
Meğer nedeni “Seçim Beyannamesi” çalışmalarıymış... Demek ki
iktidar partisi için “Seçim Beyannamesi” hala çok önem taşıyor. Madem öyle... 2007 yılı
AK Parti Seçim Beyannamesi’ne geri dönüp yeniden bakabiliriz... Örneğin, şu anda gündemdeki
Avrupa Birliği faslına...
***
Önceki gün Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, dünyada hiçbir örneği olmayan yüzde 10
seçim barajı için,
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesine “yeri geldiği zaman eğer bu barajın biraz düşürülmesi gerekirse onu da yine halkımızla müzakeresini yaparız, ama onu size soracak değiliz” diyordu... Peki, 2007 yılı Seçim Beyannamesi’nde de durum aynı mıydı?
***
2007 yılı Seçim Beyannamesi’nde AK Parti: “AB’ye tam üyelik, hem halkımızın hayat standardının yükseltilmesi hem de yakın çevremizde bir güven ve istikrar alanının oluşması için gereklidir” demekteydi... Cümledeki “hayat standartlarının yükseltilmesi” ifadesi parti tarafından koyu harflerle belirginleştirilmişti...
***
Devam edelim: “
Türkiye’nin yakın
bölge ve çevre havzalardaki
politika öncelikleri, Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci ile bütünlük arz etmektedir. AK Parti, AB-Türkiye ilişkilerini ikili ilişkilerin yanı sıra küresel ve bölgesel barış ve düzen perspektifini de içeren stratejik bir vizyon çerçevesinde değerlendirmektedir.
Bu perspektiften bakıldığında AB-Türkiye ilişkileri, küresel barışı tehdit eden gerilimlerin yumuşatılmasında, uluslararası
terör, kültürel çatışma, enerji güvenliği gibi risk alanlarında küresel işbirliğinin yaygınlaştırılmasında önemli bir mihver niteliği taşımaktadır.”
***
AB bu kadar önemli ve değerli ise neden bugüne kadar AB üyesi olamadık? AK Parti’nin 2007 yılındaki cevabına dikkat etmenizi isterim: “Daha önceki dönemlerde Türkiye iyi hazırlanamadığı ve demokratik standartlarını yükseltemediği için AB’nin genişleme dönemlerinde önemli fırsatlar kaçırılmıştır.”
Aslında son dört yıllık tüm süreci anlatıyor... O zamanlar AK Parti siyasal iktidardı ama
Ankara’daki statükoya muhalifti... Birinci Cumhuriyet’e karşı Türkiye halkının “hayat standartlarını yükseltecek” olan AB reformlarının samimi takipçisiydi...
***
Devam edelim: “AK Parti, AB
katılım sürecini hem bir entegrasyon hem de Türkiye’nin siyasal,
ekonomik, sosyal ve yasal standartlarını yükselten bir yeniden yapılanma süreci olarak değerlendirmektedir. AB müktesebatını tarama çalışmaları, ülkemizde pek çok alanda gerçekleştireceğimiz yapısal dönüşümün alt yapısını hazırlamıştır.. 2007 başında aldığımız kararla fasılların müzakerelere resmen açılıp açılmamasına bakmaksızın pek çok alanda reformlar hızla devam edecektir.” Ediyor mu, ediyor ise acaba önünde hiçbir engel bulunmayan “Rekabet Dosyası” neden açılamıyor?
***
Son olarak şunu da okuyalım: “17
Nisan 2007’de açıkladığımız ‘Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum Programı’ 2007-2013 yıllarında gerçekleştirilecek reformların detaylı bir açılımını, takvimini ve sorumlu kuruluşlarını içermektedir. 188 yasal
düzenleme ve 576 ikincil düzenlemeyi kapsayan bu doküman, AB katılım sürecinin siyasi sorunlarından bağımsız olarak Türkiye’yi en yüksek standartlara ulaştırma konusundaki kararlılığımızın somut bir göstergesidir.” 2011 yılına geldik... 188 yasal düzenleme... Ve 576 ikincil düzenlemeden ne kadarı gerçekleştirildi acaba?
***
“Daha önceki dönemlerde Türkiye iyi hazırlanamadığı ve demokratik standartlarını yükseltemediği için AB’nin genişleme dönemlerinde önemli fırsatlar kaçırılmıştır” anlayışından... Hiçbir ülkede örneği olmayan yüzde 10
seçim barajı için “size mi soracağız” noktasına...
Ankara muhalifliğinden, Ankara savunmasına...
***
2007 yılı Seçim Beyannamesi’ne baktıkça, nereden nereye gelindiğini gördükçe...
Ali Babacan keşke G-20 Bakanlar Toplantısı’na gitseydi diye düşünüyorum...