Hükümet programı dün Meclis’te okundu.
Başbakan Erdoğan’ı izlerken, bu hükümet programı ‘yeni bir paradigma değişimini’ sağlayabilecek galiba diye düşündüm.
Hem siyasal, hem
toplumsal, hem de
ekonomik olarak mevcut başarının çeperlerine gelip dayandık; artık hakkımız olan noktaya zıplayabilmek için paradigma değişimine büyük ihtiyacımız var ve bu program böyle bir değişimin güçlü işaretlerini veriyor.
Sosyolojik olarak normalleşiyor, toplumsal olarak değişiyor, yenileşiyoruz, demokratikleşiyoruz, şimdi bu adımları bütünselleştirmek, sistemleştirmek, kurumsallaştırmak ve kalıcı hale getirmek için gerekli olan değişiklikleri yapmaya söz veriyor hükümet.
***
‘Yeni bir paradigma’ dediğimde ‘rejimin bürokratik yapısını değiştirip, devletin ekonomik ağırlığını azaltarak, rejimi, üzerindeki ordu vesayetinden arındırarak, devlet ve toplum çatısını, üretken ve demokratik olarak yeniden çatmaktan’ söz ediyorum...
Bu açıdan bakınca, altını kuvvetle çizdiğim ve zaman zaman bölük pörçük anımsattığım temel kriterler var...
Örneğin, çağ, ‘yeni
buluş’ çağı, bu açıdan bakıldığında tüm metabolizmayı resmeden ‘
patent’ konusu var.
Patent sayımız inovasyon çağında nerede olduğumuzu netleştirmekte...
‘Beyinsel icatlar’, kol gücünden çok daha büyük zenginlik üretiyor...
Almanya, Yunanistan’dan kat be kat güçlü ise yıllık ‘buluşlarının’ sayısı Yunanistan’dan 77 kez daha fazla olduğu için güçlü...
Bu çağda kol gücü değil, yeni buluşlar toplumları uçuruyor, zenginleştiriyor... Hâlbuki ekonomimizin büyüklük sıralamasındaki 16’ncılığına rağmen rekabette dünya sıralamasında 61’inci sıradayız...
Çağ, ‘yeni buluş’ çağı, rekabette ön almanın tılsımı da orada...
Bununla bağlantılı olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın,
Türkiye’de araştırma ve geliştirmeye ayrılan payı, 2003’te binde 48 oranındayken, yoğun çalışmalar ve teşvikler neticesinde binde 85’e kadar yükselttiklerini belirterek, “elbette bu oranı yeterli görmüyoruz. Hedefimiz yüzde 2” dediğinde seviniyor ve umutlanıyor insan.
***
Tabii inovasyona temel olan araştırma ve geliştirme harcamalarını artırmak için,
ülkelerin zenginliğini belirleyen parasal fonları yani ‘tasarrufları’ zıplatmalıyız...
Türkiye’nin, daha büyük atılımlar yapabilmesi için yüzde 16-17’lerdeki ortalama tasarruf oranlarını yüzde 20’lerin üzerine çıkarması ve orada tutabilmesi gerekmekte...
***
25 yaş üzerindeki nüfusumuzun ortalama okul yılının 6,5 olduğunu bu nedenle 23 milyon çalışanımızın yüzde 60’ının mesleğinin bulunmadığını, gene bu 23 milyon insanın 10 milyonunun
kayıt dışı bulunduğunu tekrarlayayım.
Dünya Ekonomik Forumu tarafından...
Siyaset, eğitim, istihdam ve sağlık alanlarında kadın erkek eşitliği incelenerek hazırlanan raporda...
Türkiye sağlık alanında 61...
Siyasette 99...
Ekonomik
katılım ve fırsat eşitliğinde 131...
Eğitim konusunda 109’uncu sırada.
Toplamda ise Türkiye, 134 ülke arasında 126’ncı sırada yer alıyor.
Yeni programın bu sıralamayı değiştirmeyi amaçladığını görüyoruz, bu da yeni bir toplumun temelini atmak anlamına geliyor.
***
Bunun için de yeni bir paradigmaya ihtiyacımız var ve ben hükümetin programında bu yeni paradigmanın işaretlerini görüp çok sevindim.
Şimdi mesele hükümetin bu programdan sapmadan yoluna devam etmesi.
Hükümetin bu olumlu yolda attığı her adımı desteklemeliyiz.
Her aksadığında da eleştirerek ona verdiği sözleri hatırlatmalıyız.
Bu yeni programı kutluyor, hükümetin bu programı tavizsiz biçimde uygulamasını diliyorum.