Yirmi Aralık’tan 30 Ocak’a kadar kaç gün? Kırk gün... Buna “büyük çile” demişler... Bir Şubat’tan yirmi Şubat’a kadar olan yirmi günlük sürece de “
küçük çile”...
Neden?
Çünkü insanlık, kışı...
Hastalık, dert, bela, müşkül, zorluk ve nihayetinde de
ölüm olarak kabul etmiş.
Bugün
Nevruz...
Tabiat uyanıyor ve bahar geliyor...
Demek ki...
Çileden kurtuluyor, dertlerden arınıyoruz.
Yanlış anlaşılmasın, mitolojik anlamda tabii ki...
***
Bugün, günler birbirine eşitleniyor...
Bundan böyle her günün biraz daha uzayacağı bir
mevsim değişikliği bu...
Böyle bir değişim coğrafi olarak dünyanın neresinde yaşanıyor?
Kuzey yarım kürede.
Hindistan’dan Sibirya’ya, Çin Seddi’nden Avrupa’ya, Kuzey Amerika’nın bütününe kadar çok geniş bir mekânda...
***
Bu geniş coğrafyadaki kutlamalarla, mitolojik de olsa çileleri geride bırakacağımız söylendiğine göre...
Eğer bu gün...
Ateş üzerinden atlarsanız, atlarken:
“Ağırlığım, yorgunluğum, marizliğim
kötülüklerim dökülsün odda yansın” demeyi unutmayın.
Şayet hamileyseniz...
Ve bebek bugün avdet buyurursa:
Erkek olanlara Nevruz,
Bayram;
Kız çocuklarına ise
Bahar,
Gonca, Semeni, Nergiz, Yasemin, Menefşe isimlerini verebileceğinizi de unutmayın...
***
Şayet Nevruz ismini koyarsanız diye söylüyorum...
Anadolu’da “kardelen” çiçeğine “nevruz çiçeği” veya “
sultan nevruz çiçeği” de denilmektedir.
Bu
çiçek baharın müjdecisidir.
Çünkü daha karların erimesini bile beklemeden karlar arasından çıkıverir ve görenlerin gönlünü sevinç ve ümitle doldurur.
Buradaki sultan sözü, galiba Sultan Melikşah’ın hazırlatmış olduğu
Takvim-i Celâlî’den gelmektedir.
***
Ama...
Âşık Veysel’in o hüzünlü,
yanık sesinden hafızalarımıza nakşolan
halk türküsünü de unutmayın:
“Nevruz der ki ben nazlıyım
Sarp kayalarda gizliyim
Mavi donlu gök gözlüyüm
Benden âlâ çiçek var mı?
Al baharlı
mavi daşlar
Yârim gurbet elde aşlar”...
Bu hüzün kardelen çiçeğinin kısacık ömrü için midir?
***
Bugün sadece Nevruz değil...
Aynı zamanda Pazar da...
Biraz da Nevruziye yapmak isteyebilirsiniz...
***
Bilmiyorum, biliyor musunuz?
Nevruz günü yenilmek üzere yapılan bir nevi
tatlı yahut macuna da Nevruziye denir.
Osmanlı döneminde bu macun eczacılar tarafından yapılır, özellikle hekimbaşı tarafından Nevruz’da hazırlanıp saraylılara sunulan macuna itibar edilirdi...
Hatta derler ki...
Günümüzde
Manisa Merkez Camii minaresinden halka atılan mesir macununun atasıdır...
***
Nevruz şöleni yeni bir başlangıcı simgeler...
İnsanlık bununla yıpranan dünyayı yenilediğini düşünür.
Nevruz dünyanın yeniden yaratılışını da içerir.
Aslında toplumsal olarak aklımızı başımıza alsak da...
“İnsan odaklı” toplumsal bir yeniden yaratılışı gerçekleştirsek...
Ve bu “insanın insanın kurdu olmadığı” yeni hayat da “Nevruziye” tadında olsa...