Yazının hemen öncesinde...
Hükümet aleyhine kara
propaganda amaçlı kurulduğu,
Genelkurmay tarafından işletildiği belirtilen internet sitelerine ilişkin yürütülen ‘internet
andıcı’
soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamenin,
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildiğini...
Ardından da...
Oy birliği ile kabul edilen iddianamede, soruşturma savcısının şüphelilerin hepsine
yakalama kararı çıkartılmasını isteyerek mahkemeye başvurduğunu öğrendim.
Bu son gelişmeyi, önceki gün
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Azerbaycan’dan dönerken uçakta yaptığı açıklamalar ve dün sabahki epeyce uzun süren olağanüstü
Çankaya Zirvesi ertesindeki gelişmelerle birlikte
okuma ihtiyacı hissettim...
Pazartesi günü başlayacak olan Yüksek Askeri
Şura toplantılarında ‘suça bulaşmış’ olanları içeren toplu ve köklü bir
temizlik ihtimali de aklıma düştü...
Gayri ihtiyari
şarkıyı yeniden uyarladım:
‘Ergenekoncusu, balyozcusu, internetçisi, şinanay yavrum şinanay...’
***
Sonra, gün içinde aldığım notlarıma geri döndüm... Şike operasyonundaki yeni dalga...
CHP’nin ‘
Türkiye Devleti’ aleyhine
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne
dava açmaya hazırlanması...
‘Asıl katillerin’ henüz ortaya çıkarılarak cezalandırılmadığı
Hrant Dink davasının on dokuzuncu duruşması...
Gereksiz yere bir sorun haline dönen Claudia Roth’un
Silivri ziyaretinin yansımaları...
***
Bir
mayın tuzağında şehit düşen Jandarma
Uzman Çavuş Satılmış Sadi Akbay’ın Çorum’daki içler yakan cenaze merasimi...
Sultangazi’de 41 yaşındaki Müzeyyen Yanıkbaş’ın henüz 17 gün önce boşandığı kocası tarafından
sokak ortasında kurşun yağmuruna tutularak, göz göre göre öldürülmesi...
***
Dünya basınını tararken ise bizi de derinden ilgilendiren ama muhtemelen çok üzerinde durulmayacak bir gelişmeye rastladım...
Kaddafi yönetimine karşı savaşan muhaliflerin komutanlarından Abdülfettah Yunus’un öldürülmesi sonucu muhalifler büyük
darbe alırken, suikast üzerindeki esrar perdesi soru işaretlerine yol açtı.
Saldırıda
generalin iki yardımcısı,
Albay Muhammed Hamis ve Nasır el Mezkur da hayatını kaybetmişti...
Hatta öğleden sonra piyasaya çıkan
Le Monde Gazetesi başyazısını bu konuya ayırmıştı...Türkiye’nin de Libya’nın resmi yönetimi olarak tanıdığı ‘
Ulusal Geçiş Konseyi’nin en önemli askeri yetkilisinin öldürülmesi akla iki soruyu getiriyordu: Yunus’u Kaddafi mi öldürttü, bu gelişmeler sonrasında muhalifler bölündü mü?
Le Monde da analizini bu iki nokta üzerinden geliştiriyordu...
***
General Yunus,
Şubat ayındaki ayaklanmanın başlamasına dek Muammer Kaddafi’nin içişleri bakanıydı. Saf değiştirmesi de isyancılar için önemli bir moral kaynağı olarak görülmüştü.
Trablus’taki isyancılar arasında yine de generale güvenmeyenler olduğu gibi hükümet yandaşları da onu
hain olarak görüyordu...
Haberler, daha ziyade muhaliflerin arasındaki bir bölünme üzerinde yoğunlaşmaktaydı...
Sonuç ne olursa olsun, bu gelişme Libya’da Kaddafi’nin elini ve pazarlık gücünü artırırken, muhalifler açısından güçsüz, bölünmüş ve sorunlu bir resim vermekteydi...
***
Yazının sonuna doğru yeniden yurda ve yaşadığımız güne döndüm...
Derken...
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ile kara,
deniz ve hava kuvvetleri komutanlarının emekliliklerini istedikleri haberi tüm bunların üstüne geldi...
Şarkı ise tekerlemesi yer değiştirmiş bir biçimde ağzıma pelesenk olmuştu:
‘Ergenekoncusu, balyozcusu, internetçisi, şinanay yavrum şinanay...’