Dün de her zamanki gibi günün akışını izledim...
“
Şifre” iddialarıyla haftalardır tartışılan
YGS sonuçları nihayet açıklandı ve sınava giren 38 bin 269 adayın “sıfır” aldığını öğrendik...
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
Abdurrahman Yalçınkaya’nın görev süresinin 21 Mayıs’ta sona erecek olmasından dolayı başsavcılık seçimi yapıldı ve beş adayın yarıştığı seçimde en yüksek oyu Hasan
Erbil aldı. Bu arada...Milli
Güvenlik Kurulu, Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül başkanlığında
Çankaya Köşkü’nde
Suriye’yi konuşmak için toplandı... Orada durdum, epeydir
gündemimde olan konuya yoğunlaştım...
***
Hatırlayacaksınız, CIA’nın Başkanı
Leon Panetta ve beraberindeki
heyet Mart ayı sonunda
Ankara’ya beş günlük bir ziyaret gerçekleştirdi. Ortadoğu’da isyanların birbirini takip ettiği bir dönemde gerçekleşen ve sır gibi saklanan bu ziyaretin gündem maddeleri arasında “kritik eşik”te olduğu vurgulanan Suriye de vardı.
Esad yönetimi ile muhalifler arasında bir dengenin kurulması gerektiği üzerinde görüş belirtildiği, Esad’ın acil adım atmaması durumunda ülkenin ciddi bir kargaşaya sürükleneceği tespiti yapıldığı, Suriye’de rejim değişikliği ve Esad ailesinin can güvenliğinin sağlanmasının da değerlendirildiği ve ABD’nin Suriye’ye uygulamayı planladığı
yaptırımlar konusunun da konuşulduğu kulislere yansıdı...
***
Bu arada, 2012 seçimlerine hazırlanan ABD Başkanı Obama’nın savaş kabinesini yenileyeceği; buna göre, CIA Başkanı Panetta’nın Pentagon’un başına geleceği, Cumhuriyetçi Parti’den Obama’ya
rakip olabileceği söylenen Afganistan’daki Amerikalı General David Petraeus’un ise CIA’nın başına atanacağı da ısrarla vurgulanmakta... Bu söylentiler doğru ise Ankara bir hafta süresince sadece CIA Başkanı ile görüşmedi, müstakbel
Savunma Bakanı’nı da ağırlamış oldu...
***
CIA Başkanı Panetta’nın ziyaretini anlamlandıran bir başka gelişme de geçen yıl BM’deki İran’a yönelik yaptırımlarla ilgili oylamada
Türkiye’nin “hayır” oyu vermesinden beri Ankara ile ciddi görüş ayrılıkları yaşayan Washington’un, İran’la ticari ve bankacılık ilişkilerini minimuma indirmesi yönündeki güçlü beklentiyi üst düzey bir ismi Türkiye’ye göndererek iletmesi oldu...
Bu ziyarette, Tahran’ın mali ilişkiler yoluyla nükleer silahları ve terörü finanse ettiği, bu yüzden İran’ın en büyük ikinci devlet bankası olan
Bank Mellat’ın Türkiye’deki şubelerinin izole edilmesi gerektiği, kamuoyuna açık bir şekilde dile getirildi...
***
Bu arada “Schengen’e karşı Şamgen” kurmak isteyecek kadar ballı börekli olduğumuz Suriye Rejimi’nin, Dera’da, Arap Baharı’ndan etkilenerek duvarlara
özgürlük yazan on çocuğu çok ağır işkenceden geçirdiğini, tırnaklarının söküldüğünü, bazılarının da ırzına geçildiğini okudum... Bu bilgiler ışığında Ortadoğu’yu değerlendirince, belli ki “antidemokratik” rejimler daha sert ve sıkı bir parantez içine alınıyor...
CIA Başkanı’nın son gezisi, belli ki bu parantezdeki Türkiye rolünü daha da belirginleştirmeye matuf...
***
ABD’nin müstakbel Savunma Bakanı olması beklenen CIA Başkanı Panetta’nın beş gün boyunca Ankara’da boşuna kalmadığı çok aşikâr... Uluslararası
sistem Türkiye’den “muhafazakârlık ile
demokrasi” arasında “demokrasiye” iyice gaz vererek, Ortadoğu’daki gelişmelerde etkin rol oynamasını bekliyor... Ama
heykel infaz eden, gitar çalan çocukları gözaltına alan,
genç flörtleri otobüsten indiren, İran’dan Suriye’ye fazla yakın olan Ankara bunun ne kadar farkında, tam bilemiyorum...
***
Herkesin kendi çıkarlarının avcısı olarak hareket ettiği günümüzde, “tarihin temposu ve zamanın ruhu” diğer tüm avcıları da avlayarak, Ortadoğu’nun kendi halklarına düşman diktatörlüklerini tarihin çöp tenekesine süpürmeye doğru yol alıyor... Ancak...
Ankara, “tarihin temposu ve zamanın ruhunu” daha iyi okuyarak “muhafazakârlaşma” yerine “demokratikleşmeye” hız verir ise Türkiye’nin yıldızının çok daha berrak hale geleceği ortada... Aksi, yani bu gidişatı iyi okuyamamak ise buraların da zorlanmasına yol açacak bir büyük tehlikeyi barındırır... Bunu düşünmek bile istemem...