Sabah uyandığımda iki
işçinin cesedi hala madendeydi... Çıkarılanlarında üçünün kimliği belirlenememişti...
Siyasallaşan ama insan ölümlerine aldırmayan Türkiye’de...
... izleyebildiğim kadarıyla muhalefetten hiç kimse
Zonguldak’taki dramın peşine gitmemişti...
CHP’de “parti içi
iktidar” olmak her şeyden önemliydi... Hâlbuki “emekten yana” olduğunu iddia eden bir partinin tüm varlığıyla Zonguldak’a yığılması ve bu
cinayetlerin önlenmesi için sonuç alıncaya kadar demokratik bir isyana kalkışması gerekmez miydi?
Madendeki insanlarımız neden boş yere ölüp duruyorlar?
“
Uluslararası Çalışma Örgütü”nün 176 sayılı “Madenlerde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sözleşmesi”ni imzalamadığımız için...
Bunu imzalayıp, etkin bir şekilde uygulasak kimse ölmeyecekti...
Önlem almak yerine insan öldürmeyi daha “
ekonomik” bulan ve buna
siyaseten göz yuman herkesi “
seri katil” olarak ilan etmek gerekir...
Bugünkü CHP
Kurultayı “madenlere inen” bir CHP yaratabilecek mi acaba?
***
Dün de yazdım...
Üretim çok düşük...
Maliyet de çok yüksek...
Can güvenliği de yok...
Gereğini yapmayacak isek, buraları “seri
cinayetler” için mi açık tutuyoruz?
***
Baktım çok
erken saatlerden itibaren
posta kutum dolmaya başladı.
“Mehmet Bey, ben de ocakların kapatılmasına farklı açıdan baktım, size katılıyorum.”
Başlıklı ilk mesajda şunlar yazılıydı:
“Tam 12 bin çalışan. Verimlilik, üretkenlik kimsenin derdi değil.
Çıkartılan kömür miktarı düşüşte ve kalitesiz. Bir zamanlar 4-5 milyon ton
üretim varken, geçen yıl 2 milyon ton bile değil.
Kömür fiyatları 2007’de tonu 105 TL’den, 2009’da 200 TL’ye çıkmış, neredeyse ikiye katlanmış. Sattığı malın fiyatı ikiye katlanan bir
işletme 2009’da 400 milyon TL zarar etmiş. Bu zarar da halkın cebinden vergilerle karşılanmış. Son 10 yılda yaklaşık 4 milyar TL zarar.
Sn.
İshak Alaton’un birkaç yıl önce bir hesabı vardı. Zonguldak’ta işçilerimiz o madene hiç inmese, evlerinde otursa ve her ay maaşlarını evlerine göndersek ve çıkarttıkları o kömürün daha kalitelisini
ithal etsek, Türk milletinin milyonları cebinde kalacak. Dün kendisi ile konuştum. Bu şartlar hala geçerli.
Bu ocaklar açık kalacak diye ısrar edip, halkın vergileri ile zararı karşılamak, sadece
kapanmasın diye pahalı marketten bile bile alışverişe devam edip kazıklanmaktan farklı değil maalesef.
Artık sağduyu ve mantık galip gelsin. İnsanımızı istihdam ediyoruz masalı ile ölüme gönderiyoruz. Yazıktır. Hem paramızı hem emekçimizi gömdüğümüz o kara delik Zonguldak kömür madenini kapatmayı düşünmeye başlayalım.
Cem Toker,
Liberal
Demokrat Parti Genel Başkanı.”
***
Arkasından bir ikincisi:
“Sevgili dostum,
Dün
akşam CNN-Türk’te, dört günden beri Zonguldak’ta yas tutan
Enerji Bakanı’nı izledim.
Aklımda kalan üç rakam:
15 bin kişi çalışıyor (TTK ve taşeronlar dâhil).
350 milyon lira harcıyoruz?
Röportajda yer alan muhabir, laf arası, ortalama 800 lira aylık için çalıştıklarını söyledi.
Benim bildiğim, her sene TTK 450 ila 500 milyon dolar zarar ediyor. Benim, senin, bizim cebimizden sokağa atılan 700 milyon lira...
Anladım, adamların ‘çalışan gibi’ yaparak, ‘para alır’ gibi hayatlarını karanlık tünellerde harcamalarını önleyemiyoruz.
Bari kafadan bir
çarpma-bölme yapsak?
Bu adamları yeraltına indirmesek...
Her ay sonu, evlerine 800’er lira yollasak... Ve onları yeni meslekler için eğitsek...
Eğitmen parasını da buldum:
700 milyon zarar eksi 144 milyon dağıtılan aylıklar eşittir 556 milyon...
Zonguldak iki senede
İstanbul olur!
Biraz devekuşu olmaktan vazgeçsek!
Sevgilerimle,
İshak Alaton”
***
Biliyorum herkes kurultay ile ilgili...
Siyaset insanların göz göre göre ölmesini önlemedikten sonra ne işe yarar ki?
Ve sorum şu, kurultay ertesi CHP madenlere inecek mi?
Şayet bu cinayet ekonomisi nedeniyle yaşanan ölümlere “dur” denmeyecek, yüksek ve kaliteli üretim, düşük
maliyet söz konusu olmayacak ise, biz bu ocakları acaba neden kapatmıyoruz?
İnsanlar ölsün ve
ülke fakirleşsin diye mi?