Dün değil. Önceki gün... Şimşir harflerle manşete yerleşmiş olan cümle şöyleydi: “Havan mermisi kızı parçaladı.” Başlığı okuyunca...
Kendinizi aniden, aşırı yüksek perdeden çalmaya başlayan çok tiz bir
alarma yakalanmış gibi hissediyordunuz.
Lice ile Genç İlçesi arasındaki Demirbağ Köyü... Koyun otlatmak için evden ayrılan 14 yaşındaki
Ceylan Önkol...
Tabantepe
Alay Komutanlığı’ndan atıldığı öne sürülen
havan mermisi...
Köylüler tarafından bulunan Ceylan’ın parçalanmış bedeni...
Olayın askerî birliğe haber verilmesinden sonra
otopsi için
Diyarbakır Hastanesi’ne götürülen cesedi...
Aşırı tiz alarm, en yüksek perdeden çalmaya devam ediyordu.
***
Taraf Gazetesi’nin dramı daha detaylı bir şekilde kovalamaya devam ettiğine şahit oldum:
“Havan mermisiyle vurulan Ceylan’a devlet sahip çıkmadı”
14 yaşındaki Ceylan Önkol’un hayatını kaybettiği
patlama yerine hiçbir yetkili gelmemişti.
Savcının can güvenliği nedeniyle
olay yerine gelmediği öğrenilirken, otopsinin is
e devlet hastanesinde çalışan bir temizlikçi ile Lice Adliyesi’nde görevli bir memur tarafından gerçekleştirildiği belirtiliyordu.
Abalı karakolundan bir imam ve köylüye
fotoğraf makinesi ile
kamera verilip olay yeri kayda aldırılmış...
Otopsi ise ayaküstü karakolun kapısında yapılmıştı.
***
Patlamanın meydana geldiği Şenlik Köyü ve bazı mezralar 1993 yılında boşaltılmış, köylüler de çevre iller başta olmak üzere büyük şehirlere göç etmişlerdi.
Olayda hayatını kaybeden Ceylan Önkol’un ailesi de göç eden ailelerden.
Geri döndüklerine şimdi çok pişmandılar.
Ağabey Rıfat Önkol atılanın fosfor mermisi olduğunu ve bunun bilinçli bir şekilde yapıldığını ileri sürerek insanı sarsan detaylar veriyordu:
“Karın bölgesine isabet etmiş.
Kız kardeşimin parçalarını ağaçların tepesinden topladık.
Vücudundaki bazı parçaları kendi elimizle çıkardık.
Ceset başında bekleyerek ağıt yaktık.
Altı saat boyunca savcı ve doktorun gelmesini bekledik.
Bazı milletvekillerini aradık.
Sonunda savcı, can güvenlikleri olmadığı gerekçesiyle cesedin Abalı Karakolu’na getirilmesini istedi.
Biz de başka köyden
tabut bularak,
ceset parçalarını battaniyeye sararak kendi imkânlarımızla Bingöl’e bağlı Abalı Karakolu’na götürdük.
İnsan hayatı bu kadar
ucuz mu? Neden sahiplenen olmuyor?”
***
Neyse ki o tiz alarm sesleri yavaş yavaş duyulmaya ve yayılmaya başladı.
CNNTÜRK’deki sabah haber toplantısı, konuyu
gazete adı anmadan “
yurt haberleri” kapsamında takibe alınacaklar arasında saydı.
Haber7 sitesinin Taraf’tan aldığı haber “en çok okunanlar” listesine girmekle kalmamış, vicdanlara hitap ettiği için “en çok yorumlananlar” listesinde de tepelere fırlamıştı.
Bizim Star’ın web sayfasında da “Lice’de kahreden sessizlik” başlığını okudum.
***
Gerçekten de “kahreden sessizlik”...
Çünkü olayı duyan allak bullak olsa da, devlet ben yazıya oturduğumda hala “firarda” idi.
Ankara’da bizim kendi “mazlumlarımızın” sesi olmak isteyen pek kimse yok gibiydi.
Hiçbir resmi açıklamaya da rastlamadım.
Çünkü havan mermisi mezradaki Ceylan’ı parçalamıştı.
Ceylan
bakan, vali,
general kızı değildi ki...
Güneydoğu’daki olaylardan sefil olmuş, çaresiz ve
yoksul Önkol ailesinin talihsiz kız çocuğuydu.
***
Eğer yüreğiniz el verirse ve hala okumadıysanız Ceylan’la ilgili haberlerin dehşet uyandıran detaylarını okuyun.
Vicdanların sesini duymak isterseniz de Haber7’deki yorumlara göz atın.
Bunu yaptığınız an, kaçınılmaz olarak benim etrafımı saran, aşırı yüksek perdeden ve aniden çalmaya başlayan o çok tiz alarm sesini siz de duyacaksınız.
Henüz duymayan ise Ankara...
O da normal.
Çünkü Ankara için...
“Ceylan ölmüş, kime ne?”